Quantcast
Channel: Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta
Viewing all articles
Browse latest Browse all 7918

SAĞLIĞIN FITRATINDA İDEOLOJİ VE SİYASET VAR MIDIR?

$
0
0

İç hastalıkları uzmanı Dr. Mücahit Altuntaş’ ın yazısı:

Aile Hekimleri Dernekleri Federasyonu Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Murat Girginer nöbet ve iş yükükonusunda Sağlık Bakanıyla çatışma halinde. Aslında bu çatışma üstü örtük ideolojik ve siyasal çatışma.

Gel gör ki Sayın Girginer’ in aynı açıklamada belirttiği “Bizler tek ideolojisi vatandaşına sunduğu sağlık hizmeti kalitesini artırmak ve doğru aile hekimliği hizmeti sunabilmek olan hekimleriz. Aile hekimliği siyasetinden başka siyasetimiz yoktur

Ülkemizde mundar edilen, yönetime katılma becerileri pratik olarak sıfıra indirilmek istenen iki kavrama odaklanacağım: İdeoloji ve siyaset.

Zira açıklamada bunlar Sayın Girginer tarafından sanki özellikle gözümüze sokuluyor. Yani biz dernek olarak bu kavramalara düşkün değiliz denmek isteniyor.

Oysa Sağlık Bakanlığının da on yıldır sürdürülen tam da bu niyet üzerine yani siyasal ve ideolojik olarak “sağlıkta dönüşüm” ile ucuz emek, ticarileşmiş, performansın adı ile bol işlem maliyetli sağlık sistemini kurguladıklarını anlatmaya çalışacağım.

Önce tanımlar

İdeoloji ne demek? İdeoloji, siyasal ya da toplumsal bir öğreti oluşturan, bir hükümetin, bir siyasi partinin, bir toplumsal sınıfın davranışlarına yön veren politik, hukuksal, bilimsel, felsefi, dinsel, ahlâki, estetik düşünceler bütünü.

Siyaset ne demek? Siyaset veya politika, devlet işlerini düzenleme ve yürütme sanatıyla ilgili özel görüş veya anlayış. Açıklamaya tekrar dönüyorum.

Bizler tek ideolojisi vatandaşın sunduğu sağlık hizmeti kalitesini artırmak ve doğru aile hekimliği hizmeti sunabilmek olan hekimleriz. Aile hekimliği siyasetinden başka siyasetimiz yoktur.”

Oysa hatırlayalım ülkemizde Kanun Hükmünde Kararnameler hop ve cumburlop sağlıkta sancılı bir süreç başlamıştır. Bu günlerde sağlıkta bu dönüşümün sonuçlarını alıyoruz. Artan maliyet, şiddet, iş yükü, tükenme sendromu.

Oysa Türkiye’nin neye ihtiyacı var?

Öncelikle sağlık sisteminin kendi otokontrolünü edinmesi gerekiyor. Yani özerk, bağımsız, bilimsel ve ihtiyaç normuna göre çalışan sağlık sistemi.

Olan ne? Son derece hegomonik –siyasal ve ticari, pazara dönüştürme ideolojisiyle sağlık sistemindeki yamalı bohçaya dönmüş yaklaşımlar.

Sonuç!

Sağlık için empati ve eşgüdüm felç olmuştur. Bu cümleyi eğer tüm siyasal ama makul düşünceler sahada yaşanan gerçekliğe bakarak kabul ediyorsa benim anlatmak istediklerim anlaşılacaktır. Bu yazınında bütünleştirici ve yapıcı olma şansı olabilir. Zira aynı gemideyiz !

Türkiye’de birinci basamağın bilgi ve sevk sistemiyle donatılması ihmal edildiği, “sevk ve kayıt” sisteminin ne hikmetse işletilmediği yada isteğe bağlı gevşek tutulduğu, sağlık konusunda donanımlı olanların temsil, özerklik ve ifade sorunları, hırsla yürütülen bir ticarileşme sorunları olduğunu baştan kabul etmemiz ve saptamamız gerekiyor.

Baştan birinci basamağın ve birinci basamakla diğer basamakların bilimsel ilişkilerinin sağlıklı kurgulanmasının planlanması gerekiyor. Bunları ve özellikle de son yılarda sağlık sisteminin bu derece siyasallaşma ticarileşme sorunlarını atlayarak yani, özetle suya sabuna siyasete ve ideolojiye dokunmadan bunları yapabileceğini sanmak safdillik olur.

Sayın Aile Hekimleri Dernekleri Federasyonu Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Murat Girginer’ in açıklaması bu bakımdan siyaset ve ideoloji kavramlarıyla ele almak ihtiyacını duydum. Konuyu daha acacağım. Anlaşılır kılmak için!

Türkiye’de “nitelikli zamanda nitelikli iş” savunmak siyasal ve ideolojik bir konudur. Çünkü Dünya sistemi ucuz emeği dayatıyor. Sağlıkta bir iş alanıdır. Son yılardaki maden sektöründe çıkan bol ölümlü maden kazalarında da bu durum böyledir. Aynı ticarileştirme siyaseti ve ideolojisiyle sağlık konusunu da uyarlamak akıl gereği yapılması gerekiyor.

Sağlıkta eğer “Acı Badem hastanesi” gibi büyük bir zinciri yabancılar satın alıyorsa konu ticari, sağlık hizmetinin sunumu ve öne çıkardığı değerler anlamında siyasal ve ideolojik konu haline zaten dönüşmüştür.

Daha önce sağlık ocaklarında hizmet verilirken, döner sermaye – performans sistemi olmayan üniversite ve devlet hastanesi ortamında siyasal ve ideolojik anlamı vardı. Şimdi de performans sistemi-döner sermaye, özel hastaneler sistemiyle yine başka biçimde ama siyasal ideolojik konudur.

Daha ticari ve daha çok işlemi teşvik eder halleri vardır. Eğer amaç söz konusu emek değerlerini ücretlendirmek ise bunu bilimsel akılcı ve etik yolları bulunabilir. Bunu herkes biliyor ama “bilerek “ tercih edilmiyor. Tercih edilmediğini herkesi biliyor ve yaşıyoruz. Siyasetin ve ideolojinin konusudur. Ne yani görmezden mi geleceğiz! Ahmaklık, riyakârlık ve insani fıtratları geçiyorum daha önemlisi uzun vadede kaybedeceğimize yönelik stratejiyi öngörememektir.

O zaman “Bizler tek ideolojisi vatandaşın sunduğu sağlık hizmeti kalitesini artırmak ve doğru aile hekimliği hizmeti sunabilmek olan hekimleriz. Aile hekimliği siyasetinden başka siyasetimiz yoktur.” Açıklamasının da bu özü kaçırdığı için aynı zamanda yine en makul ve asgari biçimde söyleyecek olursak kendisi siyasal ve ideolojik bir açıklama haline dönüşüyor.

İkinci kısma geçiyorum.

Daha önce “Bu güne kadar cemaat ne dedi de yapmadık ” açıklaması , ya da “Rabbim Cleveland dedi” açıklaması gibi siyasal ve ideolojik yanları olan açıklamalardır.

Bu açıklamalarda cemaat ve rabim kavramlarının biat ve hegomonik değerlerini dikkatinize sunuyorum. Siyasal ve ideolojik kavramlar olarak bilinçaltımıza giriyorlar.

Bu konuların içiçeliğinde ne alakası var diyenlere, “sağlığın” da geldiğimiz noktada aynı biat tutumuyla yaklaşımıyla arıza aldığını düşünürsek (!) Aile hekimleri derneğinin açıklamasının, bu kadar suya sabuna dokunmama kültürünün bizi nereye getirdiğini ve getireceğini anlamakta zorlanıyorum. Benim için geriye anlamamak konusu ahmaklık ve cahillikle ilişkilidir. Ya da daha kötüsü art niyet ya da açıklamanın siyaset ve ideolojiye biat etme ile ilişkisi olabilir.

Saf bir “sağlık hizmeti kalitesini artırmak” ya da “Aile hekimliği siyasetinden başka siyasetimiz yoktur” açıklamalarının tuhaf , tanımsız, belirsizliğe hizmet ettiğini ve “sağlık alanında” olması gereken ve olan ihtiyaç ve kavramları ne kadar bulandırdığına dikkatinizi çekiyorum. Olmuyor.

Sorunu ve yaşadığımız sorunları kavramlarıyla ve kök sebepleriyle ele almaya çalışıyorum. Kaba bir siyasal tarafgirlikle yapmanın bu güne kadar getirisi değil kaybı oldu. Ama gerçekliklerin ve kavramların da hakkını vermek, ihanet etmemek durumundayım.

En basitinden sağlıkta dönüşüm adını alan ve çok siyasal bir halde övünülen bu siyasal programın ve safdil uygulayanların karşısında bu kadar safdil olmak ve safdil kalmak ne kadar mümkün? Amaç hemhal olmak ise o zaman bu itiraz niye?

Çünkü kök sebep tanı abartılı işlem döngüsü ve ticarileşme ülkemizde acillere müracaatı ülke nüfusunu aşacak düzeye getirmiştir. İş yükünü ve niteliksizliği artırmıştır. O zaman bu politikalara siyasal ve ideolojik olarak karşı çıkmıyorsanız. Biat edin gitsin. Neye itiraz ediyorsunuz?

Bu mesele bu kadar basittir. Kasmayın. Bu siyaset, ticaret , ideolojik yaklaşımın, ticari olmayan ve bilimsel olan yaklaşımla çatışmalar yaşadığını, yaşayacağını, böyle sürerse iş yükünün bitmeyeceğini kabul ve deklare edin yada biat edin. Siyaset yapmayı kuru taraftarlığa indirgemeyelim.

Hekim olarak bugün bu kadar iş sağlığı ve güvenli sorunu olan ülkemizde eğer birileri “nitelikli zamanda nitelikli iş olgusunu” ısrarla öne çıkarıp taviz vermek istemiyorsa bu sağlıkta dönüşüm modeliyle çatışma yaşaması kaçınılmazdır.

Türkiye’nin iş sağlığı ve güvenliği sorununun Dünyada iş kazalarında ölümlerde ilk üç sırayı elinde tutması skorundan görüyoruz. Bu basit gerçeği kabul edelim. Sağlık bir iş olarak pazara dönünce sağlıkta bilimsel bir değer yerine pazar, müşteri, iş olgusuna dönüşüyor.

O zaman “nitelikli zamanda nitelikli iş” sorunu bugüne kadar ülkemizde gösterilen özensizlikle birlikte ele almak ve gerçekçi olmak zorundayız. İş sağlığı ve güven konusuna özen yerlerde sürünmektedir. Peki o zaman sağlıkta bir iş alanına döndüyse ne yapabiliriz. Risk var mı? Sağlık özelleşmiş ve pazarlanması gereken bir konumudur.

Döner sermaye ve performans sistemi sağlıkta ticari unsurlara ve onun ideolojik etkilerine etkileri var mıdır? Ya da “Sağlık kamusal alan mıdır?” soru ve yaklaşımları siyasal ve ideolojik açıklamadır. Bakın ABD gibi sağlığın en pahalı olduğu ülke sigortacılığı biraz tabana yaymanın maliyetini siyasal bir kriz ile Obama başkanlığında yaşadı.

Ters köşe bir sistem yani kapitalist duruş ile pratik uygulama yaklaşım ilişkisi görünüyor. Ama bir mantığı ve ihtiyacı var. Bu ülkede sigortacılık ve kanıta dayalı tıp yada ticarileşmiş sağlık sistemiyle maliyetler çok arttı , artıyor ve tabana yayılmamış halde toplumsal çatışmaları artırıyor..

Bu artışın önüne geçmek istiyorlar. Yani yine duygusal konuya dönüyoruz. Para ve maliyet .Yaklaşımın tartışılması gereken sağlık kozmopolitliği yanında perspektifi ,iç içe geçmiş siyasal ve ideolojik alanları var. Bizde ise sağlık sistemini konuşmak siyasal ve ideolojik konu diye her ağza alınışında bir tövbe misali ince ayarlar yaparak konuşuyoruz.

Oysa işin siyasal ve ideolojik tarafı gibi sonuçta bir de ekonomik boyutu var. Şimdiki güncel demokrasi ve ifadede siyasette baraj tartışmaları, hegemonik siyasal ve toplumsal örgütlenme modellerimizde, sağda da ve nihayet aslında solda da, İslamcıda da biat ve cemaat kültüründe, geldiğimiz noktada sağlıkta kaşımıza çıkan on yılda sekize katlayan maliyet –ekonomik, şiddet-empati eşgüdüm, tükenme sendrom-iş yükü sorunlarıyla siyasal ideolojik ne derseniz deyin ama konuşmak ve tartışmak ihtiyacındayız.

Maliyet ve eşgüdüm, empati, şiddet sorunları tisunami gibi üzerimize geliyor, gelecek. Aman kimse duymasın siyasal ve ideolojik konulardır. Ama komik olan hepsini her gün zaten yaşıyoruz. Nedir bu ödüllü gönderme ve kavramlarıyla söyleyecek olursak üç maymun hallerimiz yada kış uykusu hallerimiz.

Peki, ne yapmalı? Yol hangi yol olabilir?

En basitinden bunları tartışmak ve makul toplumun uzun vadeli çıkarlarıyla karşılıklı olarak ele almakla mümkündür. Bu açıklamada ister istemez hangi toplum, hangi sınıf, hangi çıkarlar sorununu ortaya atıyor. İdeolojik ve siyasal karşılıkları olmak zorunda!

Bunun örgütlenme pratiği de olmak zorunda. Yani işin doğasında bu var. Olmak zorunda ve kavram olarak “sağlık” sağlıklı olan “iç içe ilişkileri olan örgütlü bir toplum” olmadan geçiyor. Doğasında olan şeyleri yok saymak bizi ileri götürmez ama çok hızlı geriye götürür.

Bu safdille epey geriye gittiğimizi anlamış oluyoruz. Yüzde %90 dışa bağı sağlık ekonomimizde bu durum olağan mı? Bu tutum ilerde bize maliyeti daha artan dışa bağımlıktır.

Biz eğer bu açıklığı ve tanımlamaları yapamazsak tıpkı ABD gibi maliyetli bir sağlık sisteminde pazar figürü olarak yerimizi alacağa benziyoruz. Zira son on yılda hasta katılımla frenlenmeye çalışılan sekiz kat artan sağlık maliyetleri var. Rakamlarında ideolojisi ve siyaseti olabiliyor. Ama söylemek zorundayız.

Ne olacak şimdi?

 


Viewing all articles
Browse latest Browse all 7918

Latest Images

Trending Articles