Uz. Dr. Yavuz Eryılmaz’ ın yazısı:
Diyabet günümüzde gittikçe yükselme trendinde olan bir sağlık sorunudur. Bu konuda pek çok araştırmalar yapılıyor ve başarılı olarak nitelendirilen bazıları kullanıma sunuluyor.
Ancak, bunlardan pek çoğu kısa veya uzun süreli kullanımdan sonra açığa çıkan yan etkilerinden ötürü ilgili kuruluşlar tarafından kullanımı yasaklanıp piyasadan toplatılıyorlar.
Nitekim bunun pek çok örneğini basından izlemişsinizdir. Kullanıma sunulan ilâçların bu şekilde dalgalanmalarında, sadece bilimsel kurulların değil bazı siyasi etkenlerin de rol aldığını görülmektedir.
Örneğin Hindistan’da birkaç ay önce diyabet tedavisinde kullanılan “pioglitazon” isimli ilâç önce yasaklandı bir hafta sonra da meclis kararı ile tekrar kullanıma sunuldu.
Amerika’daki FDA komitesinin yasakladıklarına gönülden katılıyorum ama, izin verdiklerinin bazılarına da kafamdaki sorular ile yaklaşıyorum. Çünkü, eylül 2010’da yasaklanmış olan rosiglitazone isimli ilâca yakında tekrar kullanılması için onay verilmesi gündemdedir.
Diyabetin tedavisinde bildiğiniz üzere, ağızdan metformin, pioglitazone, glimepiride, sitagliptin ve enjektabl olarak da ensülin kullanılmaktadır.
Ağızdan kullanılanlara ilave olarak daha önceleri de yazdığım üzere Dapagliflozin kimyasal isimli ilâç eklenmiştir. Bu ilâç hem yalnız başına hem de yukarıda söylediğim ağızdan ilâçlar ile beraber olarak kullanılmaktadır.
Dapagliflozin, SGLT2 olarak isimlendirilen bir glikoz taşıyıcısını bloke ederek böbreklerden süzülmüş olan glikozun tekrar geri emilimini durdurarak idrar ile glikoz atılımını arttırır.
Bu şekilde, hem kan şekeri (HbA1c) hem kilo artışı hem de kan basıncı belirli oranlarda düşer. Bu düşüş kan şekerinde ve kilo artışında daha etkili olmakla beraber kısmi olarak kan basıncını düşürerek tansiyon tedavisinde yardımcı olur.
Bu gruptaki ilâçlardan, ilk olarak “canagliflozin” mart 2013 tarihinde FDA’dan onay almasına rağmen henüz AB tarafından onay alamamıştır , ikinci olarak “Dapagliflozin” 8 ocak 2014 tarihindeki FDA basın bildirisiyle ve son olarak da “empagliflozin” isimli ilâç mart 2014 tarihinde kullanım için onay alacaktır.
Dapagliflozin , yirmi sekiz AB ülkesinin yanında Arjantin, Meksika, Avustralya, Brezilya, İzlanda, Norveç ve Yeni Zelanda’da kullanım izini almıştır.
Dapagliflozin ile diyabette 9400 hastayı kapsayan 16 klinik çalışma ve kalp-damar hastalıkları bakımından da 17.000 hasta “DECLARE-TIMI 58” adı verilen çalışma ile 4-5 yıl boyunca izlenmiştir.
Bu arada FDA, karaciğer sorunları ve gebelik sonuçları raporları izlemek için geliştirilmiş bir farmakovijilans programı gerektiğini de söylemektedir. Çünkü, FDA 2012 yılında mesane kanseri konusunda şüphelerinde ötürü bu ilâcı reddetmişti fakat üretici firmanın 01.12.2013 tarihindeki danışma komitesi duruşmasında sunduğu yeni bilimsel kanıtlardan sonra bu ilacın diyabette kullanılacağını kabul etti.
FDA’nın ayni tarihteki duruşmasında Metabolik İlaçlar Danışma Komitesi (EMDAC) lisans verilmesi oylamasında panel üyelerince 10/1 olarak lehinde kabul edildi ve red oyu veren tek üye ise sürmekte olan DECLARE-TIMI çalışmasının bitmesinin önemini vurguladı.
Yukarıda belirttiğim üzere, Dapagliflozin yalnız ve ikili olarak kullanılması gündemde olmasına rağmen, Canagliflozin/Metformin ikilisine daha fazla kanıta gereksinim olduğundan ötürü FDA gerekli onayı vermemiştir.
Bu konuda ilk bilgiler 09.12.2103 tarihinde gelmeye başlamış ve 09.01.2014 tarihinde de onay verilmeme durumu resmen bildirilmiştir.
Aslında teorik olarak düşündüğümüzde bu ikilinin beraber ayni tablette kullanımı mantıklı gelmektedir. Çünkü, Metformin karaciğerde glikoz üretimini azaltan en önemli ağızdan alınan birinci basamak ilaçtır, Canagliflozin ise böbreklerde glikozun geri emilimini durdurarak kan şekerini düşürmekte.
Öyleyse bu iki ilâç kombine edildiğinde istenilen maksimum sonuç daha kolay alınabilecektir. Ama, her şey daima planlandığı veya istenildiği gibi olmamaktadır.
İşte, Canagliflozin/Metformin ikilisine şimdilik onay verilmemesine rağmen, dapagliflozin/metformin kombinasyonu kasım 2013 tarihinde tip 2 diyabet tedavisi için Avrupa Birliği Beşeri Tıbbi Ürünler ve Avrupa İlaç Ajansı Komitesinden olumlu görüşler aldı.
İşte, klinik farmakolojinin ilginç durumları zaman zaman bu şekilde karşımıza çıkmaktadır.
Hekimin her tanıtım elemanının veya konferanslardaki konuşmacıların kendisine sunduğu bilgileri kelimesi kelimesine kabul etmesi yerine, gerekli sorgulamaları yaparak bilimsel olarak incelemesinde yarar vardır.