Prof. Dr. Sefer Aycan’ ın yazısı:
Sağlık Bakanlığının “Geleneksel, Tamamlayıcı ve Alternatif Tıp Uygulamaları Yönetmeliği” taslağını gördüğüm de ilgimi çekti. İlginç bir başlığı vardı, merakla yönetmeliği inceledim.
Aklıma neden böyle bir yönetmeliğe ihtiyaç duyulmuştur? Ne yapmak istenmektedir? gibi sorular geldi.
Taslağı incelediğimde sorularıma cevap bulamadığım gibi endişelerim daha da arttı. Bu yazıda yönetmelikte gördüğüm eksikleri, yanlışları ve yaşadığım endişeleri paylaşmak istedim.
Geleneksel, Tamamlayıcı ve Alternatif Tıp Uygulamaları Yönetmeliği çalışmalarının uzun süredir devam ettiği ve konuyla ilgili Bakanlık içinde de, taraflar arasında da görüş ayrılığı olduğunu öğrendim.
Bu yüzden çalışmaların devam ettiği için gördüğüm taslağın yönetmeliğin son şekli olmadığını söylemeliyim. Fakat yine de böyle bir yönetmelik girişimi bile bence çok önemlidir ve tartışılmalıdır.
Öncelikle böyle bir yönetmeliğin gerekçesi anlaşılamamıştır. Neden böyle bir yönetmelik çalışması yapılmıştır? Bu belirsizdir.
Taslakta üç ayrı kavramdan; geleneksel, tamamlayıcı ve alternatif tıptan bahsedilmektedir. Yönetmelik taslağında alternatif tıp olarak kastedilen şeyin akupunktur olduğu ve net olan tek uygulamanın da akupunktur olduğu anlaşılmaktadır.
Akupunkturun ayrı bir yönetmeliği var iken, bununla ilgili bir sertifikasyon eğitimi ve sağlık kuruluşlarında muayenehanelerde uygulama yapılmakta iken, neden diğer kavramlarda birleştirilerek yeni bir yönetmelik hazırlanılmaktadır?
Bu duruma da şüpheyle bakmak lazım. Böylece diğer uygulamalar meşrulaştırılmak mı istenmektedir.
Yönetmelik taslağında geleneksel ve tamamlayıcı tıbbın ne olduğu tanımlanmamıştır. Bu kavramlar nedir, neyi kapsar? Bunlar belirsizdir. Aynı anlamda kullanılmadığına göre ne farkı vardır?
Tıp eğitimimizde geçmeyen bir kavaram. Meğer geleneksel tıp diye bir şey varmış(!). Birde tıbbı tamamlayan bir tıp varmış. İnsanın aklına kötü düşünceler gelmekte.
Herkes farklı tanımlar yapmakta ve farklı sınıflamaktadır. Onun için yönetmelikte ne kast edildiği belirlenmeli ve sınırları çizilmelidir.
Yönetmelik taslağında bu kavramlar tanımlanmadığı gibi, kapsamında neler olduğu da belirsizdir. Bu kapsamda hangi uygulamalara izin verileceği yönetmelikte belirtilmemekte. Bunun daha sonra bilim komisyonu tarafından belirleneceğinin belirtilmesi yönetmelikle ilgili endişelerimizi daha da artırmaktadır.
Yönetmelikte esas olması gereken tanımlar ve endikasyonların olmadığı, buna karşın bu uygulamaların nerelerde yapılacağı, hekimlerin sertifika eğitimlerinin nasıl yapılacağı, çalışma usul ve esasları ile ilgili hükümler içerdiği görülmüştür.
Bu haliyle yönetmelik ne olduğu belli olmayan uygulamaların sağlık kuruluşlarında yapılmasının yolunu açmakta ve bu uygulamaları meşrulaştırarak sağlık kuruluşunun içine yerleştirmektedir.
Her şeyin dejenere edildiği bir ortamda yaşıyoruz. Bu ortamda bazı hekimlerde dahil olmak üzere bir takım şarlatanlar türemiş ve tıp adına insan sağlığı ile oynanır iken, bunlarla mücadele etmesi gereken Sağlık Bakanlığı’nın ne olduğu bile belli olmayan bir takım uygulamaları sağlık kuruluşlarının içine yerleştirmesi öncelikli görevi midir?
Bir diğer tartışma konusu da bu uygulamalara tıp uygulaması denmesidir. Bunlar tıp uygulaması mıdır? Eğitimimizde bu uygulamaları görmediğimize göre nasıl olurda bunlar hekimlik uygulaması olmaktadırlar?
Bu konuda yetkili olmak için de genel tıp eğitiminin üstüne nasıl bir eğitim sertifika programı uygulanacaktır.
Bunların dışında gördüğüm kadarıyla akupunktur kabul görmüş, yaygınlaşmış bir uygulamadır. Akupunkturu ayrı kefeye koymak lazım. Fakat akupunktur içinde çok geniş bir endikasyon listesi yayınlanmış. Etkilimi, ne kadar etkili, benim bu konuda fikrim yok.
Tartışmak istediğim bunlara nasıl karar verildiğidir. Bu endikasyon listesini yayınlamak bu konularda akupunkturu tedavi yöntemi olarak kabul ettiği anlamına gelir ve Sağlık Bakanlığına sorumluluk yükler.
Akupunkturun belirlenen endikasyonlarda başarılı olup olmadığı bilimsel olarak ne kadar kanıtlanmıştır? Bir uygulamanın belirlenen endikasyonlarda başarılı olup olmadığına karar vermek için destekleyen bilimsel verilere ve yapılmış klinik çalışmalara, en azından çift körlü müdahale çalışmalarına ihtiyaç vardır. Bu endikasyonlar için bilimsel araştırma sonuçları var mıdır?
Ayrıca bu kadar geniş bir endikasyon listesi ile ilgili uygulamalar sertifikasyon programında öğretilebilinir mi? Hekimi yetkin hale getirmenin yöntemi sertifika programı olmalıdır?
Akupunktur için eğitimin nasıl olacağı belirtilmiştir. Fakat; geleneksel tıp ve alternatif tıp için ise sertifika programının içeriğinden de bahsedilmemiştir.
Bir çok belirsizliği olan bu geleneksel ve tamamlayıcı tıp uygulamasının sağlık kuruluşlarının içine girmesini tehlikeli ve ciddi bir yanlışlık olarak görmekteyiz. Sağlık Bakanlığı bu tür uygulamaları disipline etmek ve kontrol altına almak amacıyla böyle bir yönetmelik çalışması yapmışta olsa, bu girişim çok yanlış ve tehlikeli bir girişimdir.
Tıbben ve hukuken çok tartışmalı olan bu konulara izin vermek modern tıp uygulamalarını olumsuz etkileyecek ve hastalara zarar verecektir. Bu tür uygulamalar; hekimliğin sorgulandığı, şarlatanlığın prim yaptığı bir ortama sebep olacaktır. Bu şarlatanlıkları hekimlerin yapması da durumu değiştirmez.
Bu uygulamalar 1219 sayılı kanuna da aykırıdır. Bu nedenlerle böyle bir yanlışa kalkışmamak en iyisidir. En azından bu haliyle yönetmelik taslağı yayınlanmamalıdır. Tüm taraflarla konu yeniden etraflıca tartışılmalıdır.