Quantcast
Channel: Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta
Viewing all articles
Browse latest Browse all 7914

ÇOCUKLARA ÇIĞLIK ATMAYI ÖĞRETİN

$
0
0

Psikolog İzzet Güllü’ nün yazısı:

- Ekmek yoksa pasta yiyin!

- Tecavüz kaçınılmaz ise zevk almaya bakın!

- Çocuklara çığlık atmayı öğretin!

Üçündeki mantık birbirine ne kadar da benziyor değil mi! Üçünün de temel vasıfları çok ciddi bir anlayışla söylenmiş tuzu kuru birer öneri olması! Üçünün bir başka ortak noktası müthiş bir yaratıcılık örneği ve özgünlük içermesi…

Allah’ım sen aklıma mukayyet ol!

Kayıp çocuklarla ilgili olarak aileden sorumlu kadın bakanımız kendinden son derece emin bir şekilde gülümseyerek masasına geçiyor. Sonra da ciddi ciddi şu öğüdü veriyor topluma:

“Çocuklarınıza çığlık atmayı öğretin!” 

Düşünebiliyor musunuz, ülkenin aileden ve çocuktan sorumlu koca bakanı çözüm olarak söyleye söyleye bunu söylüyor!

Çığlığın tehlikeli durumlarda otomatik olarak devreye giren içgüdüsel bir refleks değil; sonradan öğrenilen yapay bir davranış biçimi olduğunu bilmiyormuşuz meğer!

Sorun çocuklarımızın çığlık atmayı bilememesiymiş demek ki!

En çok da suç bu eğitimi vermeyen anne babalarımızdaymış…

Çığlığın sonradan anne babalar tarafından öğretildiğini bilmiyorduk! Üretilen ve önerilen çarenin vahametine mi yanarsınız neye, hangisine… Allah’ım bu ülkede aklını kaybetmemek büyük bir nimet!

Çığlık atılacak ama nasıl (Çığlıkla ilgili mühim sorular)

Çocuk her selam veren ve kendisiyle konuşmaya başlayan yabancıya mı çığlık atacak? Çocuk kime çığlık atacağını nasıl ayırt edecek? Her merhaba ufaklık diyene çığlık atılacak olamaz her halde!

Hadi bir çocuk doğru kişiye çığlık attı diyelim. Her gün çevrede onlarca çocuk sesi yahut çığlığı duyarak bu işi artık kanıksayan kişiler bunun tehlike içeren özel bir çığlık olduğunu nasıl anlayacak? Bunu bir oyundan vs. nasıl ayıracak?

Hadi ayırdılar ve bir sıkıntı olduğunu anladılar diyelim! Kimsenin kimse için gıkını bile çıkarmadığı, aman başıma iş açmayayım diye düşündüğü, suya düşüp de boğulmak üzere olan bir kişi için bile kimsenin suya atlamaz hale geldiği bir çağda bu çığlık ne işe yarayacak?

Bir çocuğun çığlığı ne kadar uzağa gidebilir?

Bir çocuğun tehlikeyi fark ettikten yani yeterince uzaklaşıp iş işten geçtikten sonra atacağı çığlığın bir faydası olabilir mi?

Yoksa çocuklar tehlike olmasa bile mi çığlık atmalılar?

Gördükleri her yabancı kişiye çığlık atayım mı yoksa birazdan mı atsam yahut zorda kalsam çığlık atabilir miyim veya bu işe yarar mı diye düşünecek olmaları çocukların ufacık ruhunda kaygı ve travmatik bir psikolojik etki yaratmaz mı çocuklarda?

Demek ki işimiz çığlığa yani gırtlak kuvvetimize kalmış diye düşünerek kendilerini iyice güvensiz ve savunmasız hissederler mi?

“Kötüler dolaşsın meydanda, sen kendi tedbirini al” mantığı yerine daha baştan devlet alsa koruyucu tedbiri daha mantıklı olmaz mı?

Devlet büyüklerimiz bir çocuğun korku dolu çığlığını İsrafil’in borusundan çıkacak ve arşı alayı titretecek olan ses mi zannediyorlar acaba?

Veya ufacık bir çocuk tehlikeyi hissedip de korktuğunda çığlık atması gerektiğini nasıl hatırlayabilecek? Bu o kadar kolay bir şey mi? Tehlike anında bir çocuğun aklı sakince koltuğunda oturarak öneri sunan bakanımızın aklı gibi oldukça soğukkanlı çalışabilir mi? Hatırlayamıyorsa yapacak bir şey yok mu diyeceğiz ülke olarak? Bu o beceriksiz çocuğun kendi sorunu mu?

Çocukların artık kendi başlarının çaresine bakmak zorunda bırakıldığı, çığlık atmak suretiyle ve marifetiyle kendilerini savunmaya mahkum edildiği bir ülkede kötü niyetli kişiler çocukların ağızlarını avuçlarıyla kapayıp karga tulumba arabaya atıp kaçırma gibi daha başka yollar devreye sokarsa çocuklarımız kendisini o zaman nasıl savunacaklar?

Bir sapık usulca yanına sokulup da (maazAllah) sesini çıkarırsan seni doğrarım vs. dese hangi çocuk çığlık atmayı bırakın sesini çıkarmaya cesaret edebilir?

Vs. Vs. Vs… Uzat uzatabildiğin kadar!

Eyvah ufaklıklar, demek ki işiniz çığlığa kalmış

Çocuklarımızı savunmayı “çığlık atın” diyerek ufacık çocukların mini minnacık omuzlarına yıkacağımıza onları devlet olarak bizler korusak daha doğru olmaz mı?

Bunun için bir gecede çok etkili, caydırıcı ceza yasaları çıkarsak mesela?

Ya da bir devlet ciddiyetine yaraşır daha başka, daha sahici, daha gerçekçi, daha köklü çözümler üretsek? Böyle şaka gibi önerilerle saygın devlet imajımızı iyice yerle bir etmesek?

“Ekmek yoksa pasta ye” tarihi önerisine benzeyen çareler önermek ve sorumluluğu ya ailelerin omzuna ya da çocukların üzerine yıkmak bizi ülkemiz zihniyetinde hukuki mes’uliyetten kuşkusuz ki kurtarır lakin bu işlerin vicdani sorumluluğundan ne kadar kurtarabilir?

Devletin en temel görevi vatandaşının can ve mal emniyetini sağlamak değil midir?

En önemlisi de cari açık, bütçe fazlası, istihdam, kur politikaları, yatırım, yap işlet devlet odaklı ekonomik (kapital) devlet zihniyetinden ne zaman insan odaklı sosyal devlet anlayışına evrileceğiz acaba?

Buna daha kaç yılımız var, bu uğurda daha ne kadar bedel ödeyeceğiz?


Viewing all articles
Browse latest Browse all 7914

Latest Images