Quantcast
Channel: Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta
Viewing all articles
Browse latest Browse all 7913

HİPERTANSİYON NEREYE KOŞUYOR ?

$
0
0

Uz. Dr. Yavuz Eryılmaz’ ın yazısı:

13-16 Haziran tarihinde Atina’da yapılan “Joint Meeting of the European Society of Hypertension (ESH) and International Society of Hypertension (ISH), American Society of Hypertension(ASH) and Hellenic Society of Hypertension: HYPERTENSION 2014” kongresinde çok ilginç konular, görüşler ve bulgular tartışıldı.

Bu kongrenin en can alıcı noktası ise, mevcut hipertansiyon kılavuzlarından hangisinin daha doğru bir kılavuz olduğudur.

Bildiğimiz üzere ilk hipertansiyon kılavuzu olan JNC 1; 1977’de yayınlandığından bu yana Amerika, İngiltere, Avustralya, Kanada ve Avrupa birliği ve Dünya Sağlık Örgütü hekimlere yol gösterebilecek hipertansiyon kılavuzları yayınlarlar.

Bizde de benim başkan yardımcısı olduğum “Hipertansiyon Çalışma Grubu” önderliğinde 2000 yılında bir hipertansiyon kılavuzu yayınlandı.

Bizim kılavuz neredeyse “kes-yapıştır” yöntemine benzer bir şekilde yazılmıştı. Bir daha da yazılamadı.

Yazılan kılavuzlar, kendi ülkelerine has özellikler taşırlar. Bir Amerikan JNC kılavuzu ile İngilizlerin NICE kılavuzu arasında belirgin farklıklar vardır.

Örneğin kan basıncını nereye kadar düşürmek gerekir gibi..

1999 JNC kılavuzunda olduğu gibi bazı diğer etkenler de söz konusu olabiliyor ve bunun sonucunda da “Dünya Sağlık Örgütü” bu son toplantıya kadar kılavuzlara ortak olmamıştı.

Ve yahut, kılavuzu yazan ekipteki isimler birbirleriyle görüş ayrılıklarına düşebiliyorlar.

Yazılan bu kılavuzlar ve burada önerilen kurallar eğitmek ya da sadece bilgilendirmek için mi gerekir?

İşte en can alıcı nokta budur, çünkü her insanın bünyesi bir değildir.

Örnek olarak, başkan F.D. Roosevelt 12 nisan 1945’te öldüğünde kan basıncı otuz(30) cm civanın üzerindeydi ve uzun zaman buralara kadar çıkan tansiyonu vardı.

Başkan Eisenhower sporcu bir yapısı olmasına rağmen ağır bir enfarktüsten vefat etmiş, buna karşılık Churchill kilolu, günde en az 10 puro ve yarım şişe malt viskisi içerdi ama ne tansiyonu ne de bir kalp rahatsızlığı olmayıp eceliyle vefat etmiştir.

Bu kılavuzlar yazılırlarken, randomize klinik çalışmalara mı yoksa konunun uzmanlarının görüşlerine mi ağırlık verilmelidir?

Klinik çalışmalar derken de; “firma destekli” çalışmalar mı yoksa “bağımsız” çalışmalar mı öncelik almalıdır.

Atina’daki toplantıda dünyaca tanınmış üç ayrı uzmanı; Dr Giuseppe Mancia (İtalya), Dr John B Kostis (USA) ve Dr Ernesto Schiffrin (Kanada) kılavuzlar konusunda aşağı yukarı anlaşabildiler.

Mancia, Avrupa kurallarının %60 ilgili uzman görüşleri ve %10 ise güçlü çalışmalara dayandığını savundu.

Bazı önemli tedavi önerileri, sadece kanıta dayalı tıp sonuçlarına göre olamaz diye ekledi.

Çünkü, randomize klinik çalışmalar en fazla 3-5 yıl sürmektedir, peki ömür boyu sürebilecek olan tedavi sürecinde hangi kanıta güvenebileceğiz??..

İşte klinik deneyim ve uzman görüşü burada önem kazanmaktadır.  Dr. Kostis ise, randomize çalışmalarda kanıtın kanıtlanmasını nükteli bir şekilde anlattı ve randomize çalışmalarda bazı hatalar ve etik olmayan sorunlar olabilir diye de belirtti.

Dr. Schiffrin ise daha ziyade 60 – 80 yaş aralığındaki kişilerde olabilecek tedavi seçeneklerine ağırlık vermişti.

Sonuç olarak kuralların eğitim amaçlı olması ve uygulanabilir olması gerekir.

Örneğin Avrupa hipertansiyon kılavuzu 74 sayfa olup orta ve az gelirli kişilerin tansiyonlarının tedavileri için bu kılavuzu uygulaması oldukça zor hatta olanaksızdır.

Dr. Kostis’in dediği gibi, randomize çalışmalar paraşütlere benzerler yer çekimini ve yaralanma olasılıklarını azaltmasına rağmen her zaman tam koruyucu olamazlar.

Bu girişten sonra, bu toplantıya katılan bizim hekimlerin sundukları çalışmalarına bir göz atmak istiyorum.

Bu toplantıya bizden yaklaşık 50-60 hekim katıldı.

Arnavutluk, Nijerya, Sudan gibi ülkelerin bilim adamlarının sözlü sunumlarından bile daha az sözlü sunum yapıldı.

Evet, sadece iki (2) tane..

Onlar da, Bursa Yüksek İhtisas Hastanesinden ve reklam olabilir diye adını yazamadığım Ümraniye’deki bir özel hastaneden olmuştu.

Hani nerede bizim anlı şanlı ve her gün medyada basında yer alan akademik hocalarımız ??

Hani üniversitelerimiz, tıp fakültelerimiz neredeler ??

Değerli meslektaşım Dr. Küçükusta; profesörler bilim adamı değildir derken ne kadar haklı olduğunu bir kez daha kanıtladı.

Hiç unutamam, zamanında Brezilya’daki toplantıya ülkemizden yaklaşık 200 kişi gitmişti ve hiçbir sunumları yoktu, oysaki Yunanistan’dan sekiz kişi katılmıştı ve ilk günkü ana sunumda “calcium sensitizers” konusunda üç tane konuşmaları vardı.

Posterler gelince; altı(6) adet poster sunumumuz vardı ve bunlardan iki tanesi Adana’dan, bir tanesi Eskişehir’den, bir tanesi Afyonkarahisar’dan, bir tanesi (Adıyaman- Kahraman Maraş) ortak çalışması ve sonuncusu da diğer bir devlet hastanesindendi.

Diyelim ki; lisanınız yeterli değil, o zaman poster sunumu yapınız. Özet kitapçığında katılan ülkeler istatistiğinde anlamlı bir yerde olurduk.

Bu hem ülkemizin bilimselliği hem de sağlık turizmimiz açısından son derecede yararlı olurdu.

Bence burada sorulacak en hassa soru, sunucular dışında kaç katılımcı toplantıyı dikkatle izledi veya kaç tanesi “Plaka” veya “Paşa Limanı” semtlerinde efkâr dağıttı, ya da günlük kısa turlarla Selanik şehrini ziyaret etti…

 


Viewing all articles
Browse latest Browse all 7913

Latest Images