Dr. Muammer Aysu’ nun yazısı:
Yazıma Rahman ve Rahim olan Allah C.C. ismiyle başlıyorum. Sözlerin en güzeli Allah’ın C.C. sözüdür. Allah C.C. meramımı anlatmaya muvaffak kılsın!
Geçen günlerden birinde bir aile hekimi arkadaşımla şu konuyu konuştuk; aile hekimlerinin statüsü nedir, ne değildir? Bizler memur muyuz yoksa esnaf mı?
Şöyle bir ortak karar çıktı; kamu yararına ya da hizmetine çalışan kuruluşlardanız, diye. Nedir bu kuruluşlar; göbeğinden devlete bağlı ama ticari bir şirket gibi çalışan icabında vergi dahi ödeyen kuruluşlar.
Bu kuruluşlar hizmet verdikleri binanın kirasını öder, çalışanların sigortasını yatırır, hizmete ait olsun olmasın bütün ihtiyaç malzemelerini karşılar ama hakedişini devletten alır, denetimlerini devlet kurumları yapar.
Şimdi bu konuyu düşündüm ve bizim statümüzde hangi kuruluşlar var diye araştırdım; bendenizin aklına bize en yakın, noterler ve serbest eczacılar geldi…
Noterler halka hizmet verir, ama bütün masraflar notere aittir ve noter Türkiye çapındaki bütün noterlerin kazancının biriktiği ortak havuzdan hakedişini alır ve kullanır (yanlış biliyorsam düzeltiniz). Yine noter, noterlik dairesi tarafından denetlenir. Noterliğin açılışı ve hatta denetlenmesi mülki amirliğe aittir.
Serbest eczacılara gelelim, onlar da bizim gibi devlete göbeğinden bağlıdır, hatta onların bağı bizimkinden az daha kalındır. Devletle sözleşmesi olmayan eczacı çok kısa bir süre içerisinde sermayeyi kediye yükler veya aktariye dükkânına dönüşür.
Hâlbuki onlar da kira öder çalışanların sigorta ve ücretini öder, ilacı parayla alır yazar kasa kullanır (şimdilik bizlerde yok elhamdülillah). Göbek bağlarında işin bir de maliye yönü vardır ki, muayene ve reçete katkı paylarını da onlar tahsil ederler.
Buraya kadar geldik bütün bunların bizim nöbetlerle alakası nedir, diyeceksiniz. İşte alaka başlıyor:
Devletin adliyesinde gereğinde halka hizmet vermek üzere devlet memuru avukatlar vardır (ücretsiz ama devletten maaşlı),tıpkı bizim devlet hastanelerinde acil nöbeti tutan arkadaşlarımız gibi (memur veya gereğinde hizmet veren avukat). Noterler de avukattır, neden onlara da devletin adliyesinde avukatlık nöbeti yazılmıyor? Ayda bir de olsa…
Eczacılarla alakası da bu noktada başlıyor, eczacılar kendi mekânların kendi ofislerinde nöbet tutuyorlar, tamam. Ama neden onlara da devlet hastanelerinin eczanelerinde nöbet tutturulmuyor, ayda bir defa da olsa…
Hepimiz biliyoruz ki; devlet hastanelerinin eczanelerinde yeterli eczacı yok ve geceleri yatan hasta reçetelerini oradaki nöbetçi sağlık memuru veya eczacı teknisyeni veriyor veya onaylıyor.
Şimdi bizlere yazılan bu nöbetin yukarıda yazdıklarımdan farkı ne, bu durumda sınıf ayrımcılığı olmuyor mu? Adalet bunun neresinde? Bizim günahımız nedir? Aile hekimliği gelsin, biz aile hekimi olmak istiyoruz diye eylemler mi yaptık, herkes gibi bizler de endişeli bir şekilde karşıladık.
Aile hekimliğini getirdik diye övünen söz sahipleri neden bizi dışarıya finanse ederken yan gelip yatan haksız yere fazla para alan meslek olarak tanıttılar, suçumuz nedir? Üstelik söyledikleri kadar abartılı olmasa da (şehir merkezleri için konuşuyorum), biz bu hakedişleri silah zoruyla mı alıyoruz?
Yazılı yazısız, sanal ve görüntülü basın veya medya durmadan bizimle uğraşıyor. Bileni de yazıyor bilmeyeni de, durmadan kinlerini kusuyorlar, onları da tedavi etmemizi istiyorlarsa şifa Allah’tan C.C. bizim yapacağımız hiçbir şey yok.
Haydi onları geçtik, ya makam mevki sahibi meslektaşlarımıza ne diyeceğiz; konuyu en az bizim kadar net bildikleri halde, ısrarla hala neden üzerimize gelmeye çalışıyorlar, hem de yeni torba yasa çıkma arifesinde iken ve biz şu an memur değilken, bizim ayrı bir statümüz varsa çalışma saatlerimiz ve gerekliyse fazla mesailerimiz de ona uydurulmalı değil miydi?
Kraldan çok kralcı mı olmak lazım, yoksa işi bir müddet oluruna mı bırakmak lazım. Daha tam oturmamış temeli sağlamlaşmamış bir proje yürütülürken, neyin ispatı yapılmak isteniyor? El-insaf el-izan demek düşüyor bendenize burada. Anlıyorum, aile hekimliği öyle bir gösterildi ki, neredeyse herkes düşman oldu. Ama bu gidişle dışı sizi içi bizi yakar hale gelecek gibi görünüyor…
Buradan herkese ve her keseye sesleniyorum, dünya fani, Allah C.C. yolunda yapılanlar kalıcıdır. Dileyen dilediğini yapsın, bizleri tu kaka deyip halkın gözünde küçük düşürmek, orta yere atıp birilerinin insafına bırakmak, hiçbir kazanç sağlamayacaktır. Ne dünya açısından ne de ahiret açısından hiçbir kazancı yoktur.
Kendi adıma söylüyorum, 23 yıllık meslek hayatımda her daim hakkı gözetmek ve kollamak için çalıştım, bu yazıyı yazarken de aynen bu düşünceler içerisinde kimseyi incitmeden yazmaya çalıştım, burada yazdıklarım (Allah’ın C.C. izniyle) yalnızca kendimi bağlar, bendenizin düşünceleridir. Başka kimse mesul değildir. Varsın herkes kendi dilediğini boynuna dolasın…
Üzülmek endişe etmek yok artık çünkü Allah C.C. var. Dua ve selam ile…
Kaynak: http://www.kanitlar.com/aile-hekimligi-ve-benzer-statudeki-kuruluslar-hakkinda.html