Meteorolojiye göre tarihin en sıcak yazını yaşıyoruz. Gazeteler, dergiler, televizyonlar sağlık öğütlerinden geçilmiyor ama bunlar hep parası pulu olan derdi olmayan Beyaz Türkler için, vatandaşı düşünen yok.
Tatil nedir, yüksek faktörlü güneş kremi nedir, köpük banyosu nedir bilmeyen vatandaşlarımız için yaz öğütleri hazırladım.
Okurken bile serinleyeceğinize inanıyorum.
Önce kendinize serin bir yer bulun
Bu sıcak havalarda yapılacak en iyi şey, şart değilse hiç sokağa, güneşe çıkmamak. Evde ve iş yerinde serin bir köşe, bağlık bahçelik yerde bir ağaç gölgesi bulun kendinize.
Büyük şehirlerde yaşayanlar alışveriş merkezlerinin bedava serin ortamlarından da yararlanabilirler.
İstanbul’ lular size sesleniyorum: Akmerkez, Kalyon, Metrocity… sizi bekliyor. Kapalı alanları sevmeyenler için, Emirgân, Yıldız, Gülhane
Parklarının ağaç altları da alternatif olabilir.
Moraliniz bozulmayacaksa mezarlıklar da serin yerlerdir.
Klimam yok diye sevinin
Klimam yok diye üzülmeyin hatta iyi ki klimam yok diye sevinin.
Kliması olanların zatürreeden bronşite, alerjilerden kas tutulmalarına kadar birçok hastalığa yakalandıklarını hatırlayın ve de ‘İyi ki de klimam yok, ben Allah’ ın şanslı kuluyum’ diyerek ruhunuzu da serinletin.
Kendi rüzgârınızı yaratın
Meselâ, evde hem ön tarafın hem arka tarafın camlarını açıp cereyan yaptırabilirsiniz. Ama dikkat, çerçevenin önüne saksı veya pervazına havlu koyun da çarpıp camlarınız kırılmasın, masraf çıkmasın.
Yelpazeden, pervaneden yararlanın. Üstelik ‘koskoca’ Bülent Ersoy bile öyle yapmıyor mu?
Yelpazem de pervanem de yok diyorsanız, gazeteyi katlayın ve yüzünüze doğru yellemeye başlayın.
Otobüste minibüste giderken kolunuzu dışarı çıkarıp avucunuzun içini gidiş yönüne doğru açın. Serin havanın ta göğsünüze kadar dolduğunu, iliklerinize işlediğini hissedeceksiniz.
Şemsiyesiz dolaşmayın
Evinize yağ alamazken, güneş yağlarına, kremlere verecek paranız olmadığını biliyorum. Siz de, amele yanığına karşı güneşin kızgın olduğu saatlerde dışarı çıkmamaya çalışın.
Çıkacaksanız şemsiye kullanın; yakası kapalı, uzun kollu, ama bol gömlek giyin. Güneş altında uzun süre kalmanız hele de çalışmanız gerekiyorsa, başınızı sık sık ıslatın veya mendilinizi ıslatıp başınıza bağlayın, kurudukça tekrar ıslatın.
Bulabilirseniz, Meksikalı çobanların, kovboyların giydiği türden geniş çeperli hasır şapkalardan takın, bulamazsanız plastik leğen bile işe yarayabilir.
Siesta yapın
Havanın sıcak ve nemin fazla olduğu günlerde fazla efordan kaçınmak gerekir. Yaşlılar ve kalp hastaları buna daha çok dikkat etmelidir. Kendinize serin bir ortam bulun. Fırsat bulabilirseniz ‘siesta’ yapın, yani öğle uykusuna yatın.
Az yiyin, suyu bol için
Bu sıcak havalarda etli, hamurdan ağır yemeklerden kaçının. Ne çay, ne kahve, ne gazoz, ne de kola; bol bol su için.
Sebil su dağıtan yerleri öğrenin ve buralardan yararlanın; adreslerini birbirinize bildirin.
Denize girin
Hilton’ un havuzuna abone yazılın demeyeceğim elbette. Yüzme bilenler için, bedava denize girme fırsatı var artık.
Belediye’ nin halka açık plajları, Boğaz kıyıları, Sarayburnu sahili gibi yerler sizi bekliyor ama beyaz donla değil tabii.
Bir de, Şile’den Kilyos’ tan denize girmeyin lütfen, girseniz de sakın açılmayın.
Hortumla kendi kendinizi sulamanız da çok işe yarar.
Göz banyosu yaparken dikkat
Güneş banyosu yaparken çaktırmadan göz banyosu yapmak iyidir ama bazı noktalara dikkat etmek de gerekir. Geniş kenarlı şapka, güneş gözlüğü ve “gazete” banyo için şart olan gereçlerdir.
Elinizde siper olarak bulunan, okurmuş gibi yaptığınız gazeteyi ters tutmamaya özen gösterin ki, durum çakılmasın.
Göz banyosu, yaşlılar, yüksek tansiyon, kalp ve şeker hastalığı olanların başına iş açabilir; dilaltı hapınız yanınızda olsun.
Özel durumlarda dayak yeme tehlikesi olduğunu da unutmamak lazım.