Quantcast
Channel: Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta
Viewing all 7895 articles
Browse latest View live

MISIR ŞURUBU KOLON KANSERİ RİSKİNİ ARTIRIYOR

$
0
0

Son senelerde gençler arasında kalın bağırsak kanserinden büyük artışlar var.

USA’ da istatistiklere göre bu hastalıkta 2030’ da 20-34 yaş arasındaki kişilerde yüzde 90-125’ lik ve 35-49 yaş arasındakilerde yüzde 28-46 oranında bir artış bekleniyor.

Kolon kanserlerindeki artıştan obezite ve diyabetteki artış mesul tutulmakla beraber Science’ de yayınlanan bir araştırma mısır şurubunun da bu olayda obezite ve metabolik sendromdan bağımsız olarak rolü olabileceğini ortaya koyuyor.

Araştırma APC geni iptal edilerek genetik olarak kolon kanseri ve kolon poliplerine yatkın hale getirilmiş fareler üzerinde yapıldı.

Günde bir kutu mısır şurubu ihtiva eden meşrubata denk miktarda mısır şurubu (glukoz : früktoz oranı 45: 55) verilen farelerde su verilen farelere göre obezite olmadan poliplerde artış ve bunlarda hızla kanser yönünde değişiklikler tespit edildi.

baby drinks junk drink ile ilgili görsel sonucu

Olayın mekanizması

Karbonla işaretleme ile früktozun bağırsaklardaki tümör hücreleri tarafından tutulduğu ve yeniden yağ asidi sentezini hızlandırdığı görüldü.

Tümörlerde bulunan ketohekzokinaz enzimi früktozu früktoz-1-fosfata dönüştürüyor ve bu da glikolizi aktive ederek ve yağ asitleri sentezini artırarak hücre büyümesine ve çoğalmasına yol açıyor.

Farelerde yapılan bu deney, diyetteki glukoz ve früktozun çok yüksek olmayan miktarlarının bile tümör oluşumu ve gelişimini hızlandırdığını gösteriyor.

Glukoz bağırsak epitel hücreleri tarafından aktif olarak, früktoz ise GLUT5 tarafından pasif olarak taşınır.

5 gramdan fazla früktoz emilmez ve bunun yerine kolona gönderilir.

İlgili resim

Gelelim neticeye

BİR: Fruktozdan zengin mısır şurubunun obezite, diyabet, metabolik sendrom dışında kolon kanseri riskini de artırması mümkün gözüküyor.

İKİ: Amerikan Kanser Derneği’ nin mısır şurubu ve şekere karşı çıkmak yerine kalın bağırsak taramalarının 45 yaşından itibaren başlanması tavsiyesine hiç şaşırmadım.

ÜÇ: Mesele sadece mısır şurubu ile sınırlı değil. Paketlenmiş hazır yiyecek ve içeceklerde emniyetleri ispat edilmemiş binlerce katkı maddesi var. Bunların zerresinin bile ağza alınmaması gerekiyor.

Kaynak: https://science.sciencemag.org/content/363/6433/1345


100 YIL YAŞAMAK İÇİN 16 İPUCU

$
0
0

Bilimde ve teknolojide sağlanan ilerlemelerin de katkısıyla, ortalama insan ömrü gelişmiş ülkelerde kadınlar için 80’ i, erkekler için de 75’i buldu. 100 yaşını geçenlerin sayısı da giderek artıyor ve bunlar içinde dört kişiden 3’ü kadın. Bu aslında sürpriz bir sonuç değil.

Kadınların erkeklere oranla daha uzun yaşamalarının esas olarak her iki cins arasındaki biyolojik ve genetik farklılıklarla ilgili olduğu düşünülüyor. Ayrıca, kadın ve erkeklerin sosyal, kültürel, çevresel bakımlardan değişik şartlara maruz kalmaları da elbette çok önemli.

İşte bu farklar sebebiyle, koroner kalp hastalıkları, hipertansiyon, kanser, KOAH gibi hastalıklar erkeklerde daha fazla görülüyor ve daha ölümcül seyrediyor. Bu hastalıklar da sigara ve alkol kullanımı, şişmanlık, stres gibi erkeklerde daha fazla rastlanan risk faktörleri ile yakından ilgili.

baby borning ile ilgili görsel sonucu

Ocak ve kasımda doğanlar daha uzun yaşıyor

Bir araştırmada, ocak ve kasım aylarında doğanların yaşama şanslarının nisan-haziran döneminde doğanlardan yüksek olduğu ortaya çıktı. İnsanların doğdukları mevsimde karşılaşacakları çevresel faktörlerin sağlığımızı belirli ölçüde etkilediği çoktan beri biliniyor.

Meselâ, çeşitli araştırmalarda ocak ve şubat aylarında doğanlarda beyin kanseri riskinin daha fazla olduğu, haziran ve temmuz doğumlularda ise şizofreninin çok daha ağır belirtilerle seyrettiği bilinir.

Mevsim farklılıklarına uygun olarak hayatın ilk aylarında maruz kalınan bakteri ve virüs enfeksiyonlarının, alerjenlerin, hava şartlarının etkileri yabana atmamalıdır.

first child of familie ile ilgili görsel sonucu

Ailenin ilk çocuğu daha şanslı

Çok çocuklu ailelerde ilk doğan kız çocuğun 100 yaşını geçme ihtimali diğer kız kardeşlerine göre 3 kat yüksek. Burada, çocuk sayısı arttıkça ailelerin onlara olan ilgi ve ihtimamlarının da doğal olarak azalması önemli olabilir. Dolayısıyla bu çocukların çeşitli kazalara uğrama ve bunun sonucunda sağlıklarının çeşitli olumsuzluklara maruz kalma şansları da artıyor.

Ayrıca, sonraki çocukların beslenme ve tıbbi bakımları da daha kötü olabilir. İlk çocuk en küçük bir rahatsızlıkta hemen doktora götürülürken, sonraki çocukların hastalıkları giderek umursanmaz olmaya başlar. İlk çocuk doğduğunda anne ve babanın daha genç olmalarının da üzerinde durulması gerekir.

Zamanla babanın spermlerinin ve annenin yumurtasının zarar görmesi mümkün ve bu yüzden de anne-babaların yaşları ilerledikçe çocuklarında genetik kökenli sağlık sorunlarının daha fazla olması akla çok yatıyor.

Uzun yaşamak için tavsiyeler

BİR: Gülün. Gülmek bir taraftan stres hormonlarının düzeyini azaltıyor, diğer taraftan vücudun tabii savunma mekanizmalarını ve bağışıklığı güçlendiriyor.

İKİ: Gecede ortalama 6-7 saat uyuyun. 8 saatten fazla ve 4 saatten az uyuma yaşama süresini kısaltıyor. Öğle vakti yarım saati geçmeyen uyku (siesta) çok yararlı.

ÜÇ: Her gün öğle vakti 15-20 dakika güneşlenin.

DÖRT: Mutlu bir evlilik de uzun yaşamanın anahtarlarından. Birden fazla evlenenlerin beklenenden erken öldükleri aklınızda olsun.

BEŞ: Düzenli egzersiz yapanların daha uzun yaşadığını artık herkes biliyor. Bunun için en uygun sporlar düzenli yürüyüş, bisiklet ve yüzme.

elderly cycling ile ilgili görsel sonucu

ALTI: Düzenli cinsel hayat da uzun yaşama şansını artırıyor. Seks stresi azaltıyor, mutluluğu artırıyor ve daha iyi uyumamızı sağlıyor.

YEDİ: Çok çocuğu olanlar da uzun yaşıyorlar. Çocuk ve torunlar mutluluğu ve yaşama motivasyonunu artırıyor.

SEKİZ: Anne ve babanıza, akrabalarınıza yakın olun, onlarla sık sık görüşün.

DOKUZ: Mümkünse şehirde değil köyde hiç değilse kasabada yaşayın.

ON: Fazla kilolardan bir an önce kurtulun. Obezite, hem kalp hastalıkları hem de bazı kanserler için risk yaratıyor.

elderly playing music instrument ile ilgili görsel sonucu

ON BİR: Hangi yaşta olursanız olun, yeni bir şey öğrenmeye bakın. Mesela bir müzik aleti çalmayı veya yeni bir dil öğrenin.

ON İKİ: Sigara ve alkol içmeyin, sigara içilen ortamlarda bulunmayın.

ON ÜÇ: Düzenli olarak ibadet edenler daha uzun yaşıyorlar. Dua etmek stresi ve sıkıntıları azaltarak kalp hastalıkları ve kansere karşı koruyuculuk sağlıyor.

ON DÖRT: Kanserlerin yüzde 50’si diyetle ilgili. Rafine şeker, un ve trans yağlardan uzak durun. Günde 5 gram tuzu geçmeyin.

ON BEŞ: Eve iş getirmek stresi ve bu da kalp krizi ve yüksek tansiyon riskini artırıyor.

ON ALTI: Evcil hayvan besleyenler daha iyimser oluyorlar ve daha az strese maruz kalıyorlar.

DERİDE BULUNAN MANTARLARIN İLTİHABİ BAĞIRSAK HASTALIKLARINDA DA ROLÜ VAR

$
0
0

Son senelerde bağırsaklarda bulunan mantarlar da incelenmeye başlandı ve kısa zamanda bunların sağlığımıza olan etkileriyle ilgili çok önemli bilgiler elde edildi.

Bu mantarlardan biri Malassezia (M.). Bu mantar bebek dünyaya geldikten kısa süre sonra deriye ve kıl köklerine yerleşiyor.

Yağlı cilt ve saçlı deride oluşan kepeklerden bu mantarlar sorumlu tutuluyor.

Yeni bir araştırmada, bir tür iltihabi bağırsak hastalığı olan Crohn hastalarının bağırsaklarında yüksek miktarlarda M. restrica türü mantarların yerleştiği ve özel bir genetik varyasyona sahip olan hastalarda daha yüksek miktarların bulunduğu tespit edildi.

Researchers discovered dandruff-linked fungus resides in many people's guts, but doesn't cause a reaction in most (left). Some people, however, suffer inflammation from it (right)

Bu genetik varyasyon, bağışıklık sistemi hücrelerinin M. restrica’ ya cevap olarak oluşturduğu sitokinlerin boşaltılmasını artırıyor.

Farelerde yapılan deneylerde bu mantarların farelerin bağırsaklarına yerleştirilmeleriyle Crohn hastalığındakine benzer bir bağırsak iltihabı geliştiği tespit edildi.

Daha önce de antifungal yani mantarları öldüren ilaçların iltihabi bağırsak hastalığının belirtilerinin azalmasını sağladığı ortaya konmuştu.

M. ile Crohn hastalığı arasındaki bu ilişki ispatlanırsa, iltihabi bağırsak hastalıklarının antifungal ilaçlarla tedavisi mümkün olabilecek.

Crohn hastalığında TNF inhibitörleri adı verilen anti-enflamatuar ilaçlar kullanılıyor ama bunlar hastaların ancak yüzde 60 kadarında etkili oluyor, üstelik de bu çok pahalı bir tedavi, senelik maliyet 40 bin doları bulabiliyor.

Astım da bu mantarlardan etkileniyor

Farelerde yapılan deneylerde bağırsak mantarlarının bileşiminin değiştirilmesinin astım belirtilerini artmasına yol açtığı belirlenmişti.

Prostat kanseri ve mantar enfeksiyonları arasında bir ilişkiyi gösteren araştırmalar da var.

M. ile kronik ve ağrılı bir mesane iltihabı olan interstisyel sistit arasındaki münasebet de mercek altında.

Gelelim neticeye

Sağlıklı yaşamada bağırsak mikrobiyotasının ne kadar önemli olduğunu gösteren çalışmalara her gün bir yenisi ilave oluyor.

Bakterilerle, virüslerle, mantarlarla karşılıklı menfaate dayanan ortak bir hayatımız var ve bu hassas dengenin bozulması birçok hastalığa zemin hazırlıyor.

Bağırsaklarımıza gözümüz gibi bakmamız şart.

Kaynak: https://www.cell.com/cell-host-microbe/pdfExtended/S1931-3128(19)30045-9

UZMANLAR “HAFİF HİPOTİROİDİ GEREKSİZ TEDAVİ EDİLİYOR, HAPLARDAN KAÇININ” DİYOR

$
0
0

Uluslararası uzmanlar paneli, hafif tiroit yetersizliği (subklinik hipotiroidi) olan hastalara rutin olarak tiroit hormon tedavisi yazılmaması gerektiğini açıkladı.

Uzmanlar, bu ilaçların hayat kalitesine veya hastaların birçoğunda çok az olan depresyon, yorgunluk, bilişsel fonksiyonlar, kas kuvveti ve vücut kitle endeksi gibi tiroitle ilgili semptomlara bir faydası olmadığını gösteren kuvvetli deliller olduğuna, üstelik de hastaların üçte birinde hiçbir belirti de görülmediğine dikkat çekiyorlar.

2192 katılımcı üzerinde gerçekleştirilen 21 sistematik değerlendirme ve meta-analizden elde edilen bulgulara dayanarak hazırlanan kılavuz, subklinik hipotiroidide (serbest T4 yani tiroksin normal, TSH seviyesi yüksek) tiroit hormonları yazılmasına karşı çıkıyor.

 

Yarıdan fazlasının TSH seviyeleri tedavisiz normale geliyor

Subklinik hipotiroidinin erişkin nüfusun yüzde 5’ ini yaşlıların ise yüzde 10-15’ ini etkilediği biliniyor.

Subklinik hipotiroidi olanların yüzde 90 kadarında TSH seviyeleri 4-10 mlU/L arasındadır ama yaşlılarda hafif bir artış normal olabilir.

Semptomlar içinde, yorgunluk, kas krampları, soğuğa hassasiyet, düşünce durgunluğu ve depresyon vardır ama hormon seviyeleri normal olanların yüzde 20-25 kadarında bu semptomlardan bir veya ikisinin bulunabildiği de unutulmamalıdır.

Vakaların çoğunda mesele kendiliğinden düzelir.

TSH seviyeleri 4-10 arasında olanların yüzde 62’ sinde tedavi olmadan tiroit seviyeleri 5 sene içinde normale gelir.

Subklinik hipotiroididen aşikâr hipotiroidi gelişme riski senede yüzde 2-5 arasındadır.

Gözleme dayalı çalışmalar subklinik hipotiroidi ve koroner kalp hastalığı riski arasında bir bağlantı olduğunu ortaya koymuşsa da bu ilişki 5-10 TSH seviyelerinde görülmez.

hypothyroidism diagnosis ile ilgili görsel sonucu

Güncel kılavuzlar tiroit hormonlarını TSH 10’ un üzerinde olduğunda ve TSH düşük de olsa semptomatik olan, genç ve tedavi için başka indikasyonları olanlarda tavsiye etmektedir.

Subklinik hipotiroidi için hormon tedavisi hızla artmıştır. Levotiroksin 2015’ de USA’ da en çok yazılan ilaçlar listesine girmiştir.

Birleşik Krallık’ ta da 1996-2006 arasında tiroit ilaçları yazılması subklinik hipotiroidi insidansında buna uygun bir artma olmamdan iki misli artmıştır.

Bir araştırmaya göre de hastaların üçte birine tek bir TSH sonucuna göre tedavi başlanmıştır; oysa TSH seviyeleri dalgalanma gösterir ve kendiliğinden normale de döner.

Bir araştırma da tedavi başlandığında bunun senelerce sürdürüldüğü ortaya çıkmıştır.

Hayat boyu tedavi, takip külfetinden kaçının ama istisnalar da olabilir

Gereksiz levotiroksin kullanılmasının potansiyel zararları belli değildir ama hayat boyu tedavi külfeti de dikkate alınmalıdır.

Doktorlar, tiroit hormonları ile tedavi yerine tiroit fonksiyon bozukluklarını takip etmelidir.

İstisnalar da vardır: Bu tavsiyeler, gebe kalmak isteyen kadınlar ve TSH seviyeleri 20’nin üzerinde olanlar, ağır semptomları olanlar, 30 yaşından gençler için geçerli değildir.

Uzmanlar buna rağmen tiroit hapı kullananların ilaçlarını kesmemeleri ve bir soruları varsa bunu doktorlarıyla görüşmeleri gerektiğine dikkat çekiyorlar.

levotiroksin tablets ile ilgili görsel sonucu

Tiroit tembelliği (hipotiroidi) nedir?

Hipotiroidi her 20 kişiden birinde görülüyor ve erişkinlerde ve kadınlarda daha fazla görülüyor.

Hipotiroidili hastalara hayat boyu kullanmak üzere T4 (levotirokisn) veya çok daha pahalı olan T3 hapları yazılıyor.

İngiliz Kılavuzlarına göre birçok hastanın bu tedaviye ihtiyacı olmamakla beraber ilaçlar bazılarında denenebilir ve birkaç ay sonra hastanın fayda görüp görmediğine göre bir değerlendirme yapılmalıdır.

Newcastle Üniversite’ sinden Prof. Simon Pearce “Bugün için tiroit hastalıkları gereksiz tedavi ediliyor (overtreatment) ama mevcut delillere dayanarak genç hastaları tedavi etmemek için henüz erken. Bazıları tedaviden sonra kendilerini daha iyi hissedeceklerdir” diyor.

Gelelim neticeye

Bu ilaçlar tüm dünyada olduğu gibi bizde de birçok kişiye gereksiz yere yazılıyor ve bir kere tedavi başlanan hastaların çoğu senelerce hatta ömür boyu bu ilaçlara abone oluyor.

Benim de dikkatimi çeken bu hususun uzmanları tarafından dile getirilmesi ve gereksiz tedavilere (overtreatment) karşı çıkılmasından büyük mutluluk duydum.

Panele katkıda bulunan uzmanlar endüstri ile menfaat münasebetleri olmadığını da açıklamışlar; ilaçlara ve tedavilere methiyeler düzenlerin endüstri ile ilişkili olmaları ihtimali çok ama çok yüksektir.

Kaynaklar:

https://www.bmj.com/content/365/bmj.l2006

https://www.medscape.com/viewarticle/913115

https://www.bbc.com/news/health-48265023

ÇOK FAZLA TIP VE HALK SAĞLIĞININ KURUMSAL ESİR ALINMASI

$
0
0

Halk sağlığının endüstri tarafından pazarlama numaralarıyla nasıl esir alınmakta olduğunu, halk sağlığını koruma maskesi ile parasının gereksiz tıbbi tetkik ve tedavilerle nasıl hortumlandığını biz ne zaman göreceğiz acaba?

***

Kamu Politikaları Araştırma Enstitüsü (IPPR), sizi Dr. Aseem Malhotra ile “Çok Fazla Tıp ve Halk Sağlığının Kurumsal Esir Alınması” konulu konuşmaya davet etmekten mutluluk duyar.

Küresel sağlık sistemleri giderek daha çok baskı altına girmektedir ve birkaç sene içinde de çökeceği tahmin edilmektedir.

Giderek artan taleplerde iki önemli faktör başı çekmektedir.

Birincisi, önlenebilir hayat tarzı değişiklikleriyle ilgili kronik hastalıkların artan yüküdür.

 

 

 

 

 

İkincisi ise gereksiz tedavidir (overtreatment). Milyonlarca insan kendilerine hiçbir faydası olmayacak ilaçları kullanıyor, testler ve operasyonlar yapılıyor ve üstelik de bunları bilmiyorlar.

Akademisyenler, politikacılar, muteber tıp kurumları, hayır kuruluşları ve tıp dergilerinin endüstri ile finansal kazanımlar için muvazaaları dünya çapında yıkıcı sonuçları olan yanlış bilgilendirilen doktor ve yanlış bilgilendirilen hasta salgınına sebep oldu.

Kaynak: https://www.ippr.org/event/too-much-medicine-and-the-corporate-capture-of-public-health

ABUR CUBUR GIDALAR MARKETTE DEĞİL SADECE HASTANELERDE SATILMALIDIR

$
0
0

İngiltere’ de hastanelerde satılan yiyeceklerin üçte ikisi junk food yani abur cuburmuş.

Hastanede çalışanlar da hastalar da ziyaretçileri de sağlıklı gıdalar yerine bunları tercih ediyorlarmış.

Uzmanlar ki bunların arasında Robert Lustig ve Aseem Malhotra gibi “Tıptan Uzak Sağlıklı Hayat” prensibine sıkı sıkıya bağlı olanlar da var, bunların hastanelerde satışının yasaklanması gerektiğini söylemişler.

Gelelim neticeye

Bence tam aksine bu tür sağlığa zararlı abur cubur, antin kontin yiyecek ve içeceklerin sadece hastanelerde hatta özellikle de acillerin ve yoğun bakım ünitelerinin önünde satılması şartı getirilmelidir.

Bunların insanı hastanelik, acillik yaptıkları bundan daha güzel ifade edilemez.

Yoksa bunlar hastane dışında marketten alınıp yendiğinde insana zarar vermiyor mu, bilemedim.

Kaynak: https://www.theguardian.com/society/2019/may/22/food-bought-nhs-hospitals-unhealthy-audit-shows-crisps-sweets-cakes

https://twitter.com/RobertLustigMD/status/1131220557859500033

MERCK’ İN İLAÇLARINI TENKİT EDEN DOKTORLAR İÇİN KARA LİSTE HAZIRLADIĞI ORTAYA ÇIKTI

$
0
0

Dünya ilaç devlerinden Merck şirketinin Vioxx isimli ilaçlarını tenkit eden doktorlar için bir kara liste hazırladığı ortaya çıktı (1).

Avustralya’ daki davada şahitlerin ifadesine göre şirket çalışanları arasındaki haberleşmelerde kara listedeki doktor isimlerinin karşısında etkisizleştir, etkisizleştirildi, itibarsızlaştır, yok et gibi ifadeler yazıldı.

Bir e-postada yer alan ifade şöyle:

Onları aramamız ve yaşadıkları yerde yok etmemiz gerekebilir”.

Modern tıbbın Vioxx rezaleti

Vioxx 1999’ da ruhsat almış ve 5.5 sene hem etkili ve hem de mide-bağırsaklara olan yan etkilerinin naproksen gibi diğer anti-enflamatuar ilaçlara göre daha az olduğu iddiasıyla leblebi gibi satılmıştı.

Vioxx o zamanlar günümüzün kolesterol hapları gibi yere göğe konamıyordu ve bizde de reçetelerin başköşesini süslüyordu.

Şirket daha çok ilaç satabilmek için Australasian Journal of Bone and Joint Medicine isimli sahte bir dergi çıkarmak, Vioxx için pop şarkıları yaptırmak, hayalet yazarlar kullanmak gibi etik olmayan pazarlama numaralarına da başvurmuştu.

80 milyondan fazla insan tarafından kullanılan ve senelik satışları 2.5 milyar doları bulan ilaç kalp krizi ve felçlere yol açtığı gerekçesiyle 2004’ de piyasadan çekildi.

Acı olan, ilacın bu yan etkilerinin önceden bilindiği ama saklandığının ve FDA’ nın da bunları görmezden geldiğinin anlaşılmasıydı.

Merck 2007 yılında, Vioxx'dan olumsuz etkilenen hastalara ya da yakınlarına 5 milyar dolara yakın tazminat ödemeyi kabul etti.

İlacın piyasadan çekilmesinden sonra bu ilaca methiye düzen bilim adamlarımızdan çıt bile çıkmamıştı (2).

Gelelim neticeye

İlaç şirketlerinin ürünlerini satabilmek için pazarlama faaliyetleri bir dereceye kadar anlaşılabilir ama ilacı tenkit eden, olumsuz görüşlerini açıklayan doktorlar için kara liste hazırlanması ve doktorlar için kullanılan ifadeler korkunç!

Bunları bilip de gelin modern tıbba güvenin!

Kaynak:

1.https://www.cbsnews.com/news/merck-created-hit-list-to-destroy-neutralize-or-discredit-dissenting-doctors/

2.http://ahmetrasimkucukusta.com/2018/09/30/yazilar/elestirel-yazilar/ilaclar/binlerce-kisinin-kalp-krizi-ve-felc-gecirmesine-sebep-olan-ilac/

OBEZİTE VE DİYABET SALGININA BİLİM DIŞI ÇÖZÜM

$
0
0

Bugün tüm dünyada 400 milyon diyabet hastası var ve 2040’ta hastalığı önlemek için alınan tüm tedbirlere rağmen diyabet ensidansının yüzde 40’a çıkacağı tahmin ediliyor.

Obezite ve diyabette son 50 senedeki büyük artışın genetik faktörlerle ilgili olması mümkün olmadığına göre, bu salgının sebebinin çevre ve diyetteki değişikliklerde aranması gerekir.

Aslında sadece obezite ve diyabet değil kalp krizi, felç, kanserler, Alzheimer, astım, alerji, depresyon başta olmak üzere tüm kronik hastalıkların artışındaki temel faktörün hazır gıdalar olduğuna inanıyorum.

Bugün tüm dünyada 400 milyon diyabet hastası var ve 2040’ta hastalığı önlemek için alınan tüm tedbirlere rağmen diyabet ensidansının yüzde 40’a çıkacağı tahmin ediliyor.

Obezite ve diyabette son 50 senedeki büyük artışın genetik faktörlerle ilgili olması mümkün olmadığına göre, bu salgının sebebinin çevre ve diyetteki değişikliklerde aranması gerekir.

Aslında sadece obezite ve diyabet değil kalp krizi, felç, kanserler, Alzheimer, astım, alerji, depresyon başta olmak üzere tüm kronik hastalıkların artışındaki temel faktörün hazır gıdalar olduğuna inanıyorum.



Adı “genel olarak emniyetli” ama…

Endüstriyel gıdaların alâmetifarikası da, bunlara lezzet, daha iyi görünüm, kıvam kazanması, paketlenme ve muhafazası için kullanılan katkı maddeleridir.

Sayıları 10 bini bulan bu kimyasalların 1000 kadarı GRAS (Generally Recognized as Safe) yani genel olarak emniyetli ürün olarak kabul edilir ve ABD’de bunlara benim tıbbi fetva kurumu adını verdiğim FDA tarafından onay verilmesi gerekmez.

Kısa adı AAP olan Amerikan Pediatri Akademisi, birkaç ay önce gıdalarda kullanılan bazı boya, koruyucular ve paketlerinin çocuk sağlığına zarar verdiğini ve bunların kullanımlarının acilen yeniden düzenlenmesi gerektiğini bildirmişti (1, 2).

Yeni yapılan bir araştırma, emniyetli olduğu iddia edilen bu gıda katkı maddelerinin ne kadar riskli olduklarını ortaya koyması bakımından çok önemli.

Doğal katkı maddesi obezite ve diyabete yol açıyor

Science Translational Medicine’de yayınlanan araştırmada, hazır unlu mamullerde, hayvani gıdalarda yaygın olarak kullanılan “propionat” isimli doğal gıda katkı maddesinin obezite ve diyabete yol açan hormonların seviyesini artırdıkları tespit edildi (3).

İnsanlar üzerinde yapılan randomize kontrollü araştırmalar ve fare deneylerinden elde edilen veriler birleştirildiğinde propionatın insülin direnci ve fazla insülin salgılanmasına sebep olan metabolik zinciri tetiklediği anlaşılıyor.

Araştırmada, gıdalarda küflenmeyi önleyen kısa zincirli tabii yağ asitlerinden olan propionat mercek altına alındı.

Farelere propionat verildiğinde sempatik sistemin aktive olduğu ve glukagon, norepinefrin ve yeni keşfedilen yağ asidi bağlayan protein 4 (FABP4) olarak adlandırılan glukoneogenik hormonun arttığı belirlendi.

Bunun da farelerin karaciğer hücrelerinden daha fazla şeker salgılanmasına yani hiperglisemiye (diyabete) sebep olduğu tespit edildi. 

Farelere kronik şekilde bir insan tarafından tipik olarak tüketilen miktarda propionat verildiğinde ise farelerde insülin direnci geliştiği ve anlamlı miktarda kilo aldıkları ortaya çıktı.

İnsanlar üzerindeki araştırma da bu sonuçları destekliyor

Propiyonatın insanlardaki etkisini görmek için de 14 sağlıklı insan üzerinde randomize kontrollü bir çalışma düzenlendi.

Bir gruba katkı olarak bir gram propionat, diğer gruba plasebo bulunan yemek verildi; her iki gruptan da yemekten önce, yedikten 15 dakika içinde ve 4 saate kadar her 30 dakikada kan örnekleri alındı.

Propinat bulunan yemeği yiyenlerde yemekten sonra norepinefrin, glukagon ve FABP4’de anlamlı artışlar olduğu görüldü.

Bu sonuçlar, propionatın obezite ve diyabet riskini artıran bir “metabolik bozucu” gibi etki ettiğini gösteriyor.

Bu arada, propionatın, sindirim sırasında liflerin bağırsak bakterileri tarafından parçalanmasıyla oluşan tabii bir yağ asidi olmakla beraber, bunun bu kompozisyon dışında bir gıda katkı maddesi olarak alınmasının aynı şey olmadığını hatırlatırım.

Araştırmacıların bilimsel yorumları halk sağlığı yararına değil

Araştırmacılar, ABD’de GRAS kategorisinde, yani genel olarak emniyetli ürün olarak kabul edilen propionatla ilgili daha ileri araştırmaların yapılmasını ve bu katkı maddesine alternatifler geliştirilmesi gerektiğine dikkat çekiyorlar.

Araştırma ekibinde yer alan Gökhan Hotamışlıgil de araştırmalar ile ilgili şu vurguyu yapıyor: 

Gıdalardaki ögelerin metabolizmayı moleküler ve hücresel seviyede nasıl etkilediği anlaşıldığında, obezite ve diyabet salgınının önlenmesinde basit ama etkili tedbirlerin alınması mümkün olacaktır. 4

İyi güzel de, hem propiyonat hazır gıdalarda kullanılan binlerce kimyasaldan sadece biri ve hem de obezite ve diyabeti sadece propiyonatla ilişkilendirmek ve bu salgına katkı maddeleri üzerinden çözüm üretmeye çalışmak akıl ve mantıkla bağdaşmıyor, halk sağlığı yararına da değil.

Gelelim neticeye

BİR: Endüstriyel gıda katkı maddeleri insan sağlığı düşünülerek değil gıdaların daha uzun süre dayanması, daha cazibeli olması gibi endüstrinin menfaati için kullanılır.

İKİ: Binlerce endüstriyel katkı maddesinin tek tek zararı var mı yok mu diye araştırılması, delinin pösteki saymasından farksızdır.

ÜÇ: Obezite, diyabet ve kronik hastalıklardaki artışa paralel olarak beslenme araştırmaları, beslenme ve metabolizma uzmanları, gıda mühendisleri, diyetisyenlerin sayısının artması bir tesadüf değildir.

DÖRT: Bu araştırmanın da gösterdiği gibi “doğal” olan bir katkı maddesi bile metabolizmayı böylesine alt üst ediyorsa, “doğal olmayanların” yaratacağı tehlikeleri varın siz hesap edin.

BEŞ: Obezite ve diyabet salgınını önlemede basit ama etkili tedbir, endüstri ürünü yiyecek ve içeceklerin zerresini bile ağza almamak, atalarımız gibi yani adam gibi beslenmektir (bkz:5, 6). 

Çözüm, bilim ve laboratuvar dışındadır, Amerika’yı yeniden keşfetmeye gerek yok.

Kaynaklar:

1.https://www.aap.org/en-us/about-the-aap/aap-press-room/Pages/AAP-Says-Some-Common-Food-Additives-May-Pose-Health-Risks-to-Children.aspx

2.http://ahmetrasimkucukusta.com/2019/01/13/yazilar/tip-yazilari/beslenme/cocuklari-zehirleyen-gida-katkilarina-karsi-acil-tedbirler-sarttir/

3.https://stm.sciencemag.org/content/11/489/eaav0120

4.https://www.hsph.harvard.edu/news/press-releases/could-a-popular-food-ingredient-raise-the-risk-for-diabetes-and-obesity/

5.https://www.independentturkish.com/node/25606/t%C3%BCrkiyeden-sesler/adam-gibi-beslenme

6.http://ahmetrasimkucukusta.com/2019/04/21/yazilar/tip-yazilari/beslenme/beslenmenin-arastirmasi-olmaz/

Kaynak: https://www.independentturkish.com/node/34891/t%C3%BCrkiyeden-sesler/obezite-ve-diyabet-salg%C4%B1n%C4%B1na-bilim-d%C4%B1%C5%9F%C4%B1-%C3%A7%C3%B6z%C3%BCm


20 İLAÇ ŞİRKETİNE AĞIR SUÇLAMA

$
0
0

İlaç ekonomi dünyasında şampuan, sakız veya gofret gibi sıradan bir tüketim ürünüdür ve ilaç şirketlerinin amacı da daha çok kazanmaktır.

İlaç şirketlerinin hayır kurumu olmadığını unutmayın.

Aşağıdaki haberi bunları bilerek okuyun ki siniriniz bozulmasın!

***

ABD'de 44 eyalet, dünyanın en büyük muadil ilaç üreticisi Teva'ya 19 büyük ilaç şirketiyle komplo kurup ilaç fiyatlarını şişirdiği iddiasıyla toplu dava açtı.

Connecticut’ta açılan davada, ilaç şirketlerinin bu yolla bazı ilaçların fiyatını bin katına kadar yükselttiği öne sürülüyor. 500 sayfalık iddianamede, 20 ilaç şirketi ve 15 üst düzey yöneticinin Temmuz 2013 ve Ocak 2015 döneminde, kanser, diyabet, yüksek tansiyon, HIV ve kolesterol dahil birçok tedavide kullanılan 86 jenerik ilacın fiyatının düşmesini önlediği ya da fiyatlarını artırmak için yasalara aykırı olarak işbirliği yaptığı iddia ediliyor.

Davanın merkezindeki İsrail firması Teva suçlamaları reddetti. Şirketin açıklamasında suçlamaların “iddiadan ibaret olduğu” savunularak “Teva kendi incelemesini yapmaya devam ediyor ancak şirketimiz cezai yaptırım gerektirecek hiçbir davranışta bulunmamıştır” denildi.

drug prices skyrocketing ile ilgili görsel sonucu

Fiyatların yükselmesi şikayete neden oluyordu

Davada adı geçen şirketlerden biri olan Sandoz, başvuruyla ilgili açıklama yapmadı. ABD’de hem orijinal hem de patent süresi dolduğu için ucuz olması gereken eşdeğer ilaçların fiyatlarının yükselmesi bir süredir şikayetlere neden oluyor. Cumhuriyetçi Başkan Donald Trump’ın yanı sıra gelecek seçimlerde başkanlık için yarışacak senatör Elizabeth Warren dahil bir dizi Demokrat siyasetçi konuyu gündeme taşımıştı.

Dava dosyasında, eşdeğer ilaç fiyatlarının 2012’den sonra artmaya başladığına dikkat çekilerek:

“Anlaşıldığı kadarıyla ‘adil pay’larından tatmin olmayan Teva ve işbirlikçileri, Amerika Birleşik Devletleri tarihinde görülmedik şekilde korkunç ve yıkıcı bir fiyat ayarlama komplosuna girmiştir” deniyor.

Nevada Valisi Steve Sisolak, davada adı geçen şirketleri “vicdansızlıkla” suçladı. Davalılardan tazminat talep edilirken, bu kurum ve kişilerin cezalandırılması ve eşdeğer ilaç piyasasında tekrar rekabetin hakim kılınması isteniyor.

Kaynak: https://eczaciyiz.net/haber/fiyatlarin-dusmesini-onledikleri-suclamasiyla-20-ilac-sirketine-toplu-dava-acildi/360458200

 

BU İLAÇLAR PERİFERİK NÖROPATİ RİSKİNİ %47 ARTIRIYOR

$
0
0

Periferik nöropati , uzun zamandır florokinolon grubu antibiyotiklerin potansiyel bir yan etkisi olarak kabul ediliyor, ancak bu ilişkinin ne kadar güçlü olduğu ve tedavinin süresinden veya yaş ve cinsiyetten nasıl etkilenebileceği bilinmiyordu .

Dundee Üniversitesi'nden yapılan araştırmalar, yaygın olarak kullanılan bu antibiyotik sınıfının, bir hastanın ciddi ve potansiyel olarak kalıcı bir sinir hasarı şeklini alma riskini neredeyse yüzde 50 artırabileceğini gösterdi.

fluoroquinolones antibiotics ile ilgili görsel sonucu

Dr. Daniel Morales liderliğindeki araştırmacılar, tedavinin başlangıcında periferik nöropati tanısı olmayan bir veya daha fazla fluorokinolon veya amoksisilin-klavülanat antibiyotik reçetesi yazılan 1.3 milyon yetişkin veri tabanını inceledi.

Ararştırmada sistemik florokinolon antibiyotik kullanımının periferik nöropati riskini yüzde 47 artırdığı ve tedavi başına 10 bin hasta için 2.4 vakaya denk geldiği görüldü. 

Periferik nöropati riski erkekler için daha yüksekti ve yaşla birlikte ve florokinolon tedavisinin uzunluğuyla arttı. 

Morales'in araştırması JAMA Nöroloji dergisinin son baskısında yayınlandı.

Kaynak: https://eczaciyiz.net/haber/sistemik-florokinolon-kullanimindaki-periferik-noropati-riski-olculdu/835656575

 

USA’ DA UNLARDA KOLİ BAKTERİSİ BULUNDU

$
0
0

USA' da Baker’s Corner All Purpose Flour markalı un marketlerden geri çekildi ve daha önce satın almış olanların da bunları kullanmadan atmaları istendi.

Aferin, Amerika' lılar işlenmiş unun obezite ve diyabet salgınında en önemli etkenlerden biri olduğunu geç de olsa anlamışlar diye onlar adına sevinirken hevesim kursağımda kaldı.

Bu ikaz, meğerse unların işlenmiş olması ve ilave edilen katkı maddelerinden dolayı değil, E. coli bakterisi bulaşmış olabileceği içinmiş. 

Bu salgın dedikleri vahim olayda 8 eyalette 17 kişi E. coli O26 ile enfekte olmuş yani mikrop bulaşmış, üçünün hastaneye yatırılmaları gerekmiş, ölüm vak'ası olmamış.

E.COLİ steC ile ilgili görsel sonucu

E. coli enfeksiyonu

İnsanlarda bakteri alındıktan ortalama 3-4 gün sonra hastalık belirtileri ortaya çıkıyor.

Bazı hastalarda "hemolitik üremik sendrom" adı verilen bir böbrek yetersizliği gelişiyor.

Hastalık gaitada bakterinin gösterilmesiyle teşhis ediliyor.

E.coli enfeksiyonu şüphesi olanlara teşhis için testler yapılana ve E. coli enfeksiyonu ekarte edilene kadar antibiyotik tavsiye edilmiyor.

Bazı araştırmalar antibiyotik verilen hastalarda hemolitik üremik sendrom riskinin yüksek olduğunu gösteriyor ve antibiyotik tedavinin faydası gösteren yeterli delil de bulunmuyor.

FLouR makes obese ile ilgili görsel sonucu

Gelelim neticeye

Una böyle bir bakteri bulaşması ve insanların bu yüzden hastalanmaları ve unun geri çekilmesi tabii ki çok önemli ama ben USA' lı uzmanlara işlenmiş un yüzünden obezite, diyabet, kalp hastalıkları ve kanserlere yakalanan Amerika' lıların sayısını hesap etmelerini teklif ediyorum.

Malum, birkaç ay önce Dünya Sağlık Örgütü trans yağların sebep olduğu kalp-damar hastalıkları yüzünden tüm dünyada her sene 540 bin kişinin öldüklerini açıklamıştı.

Unun da trans yağlardan geri kalacağını sanmıyorum.

Kaynak: https://www.cdc.gov/ecoli/2019/flour-05-19/index.html

HEKİMLER ORUÇ SAĞLIĞA YARARLI DİYEBİLİR Mİ?

$
0
0

Bir internet sitesinde yer alan aşağıdaki  haberi okurken bazı hususları hatırlatmak istiyorum:

Oruç kaideleri ve isimleri farklı olarak Hristiyanlıkta, Musevilikte, Hinduizm, Taoizm, Budizm başta olmak üzere neredeyse bütün dinlerde bulunan bir ibadettir.

İslam’da oruç, beden ve akıl sağlığı yerine olan insanlar için farz kılınmıştır.

İnanan insanlar, orucu kilo vermek veya sağlıklarına faydalı olduğu için değil Allah’ ın bir emri olduğu için tutarlar.

Oruç, belli bir süreyi aç ve susuz geçirmek değildir.

oruç semavi dinler ile ilgili görsel sonucu

***

Ramazan ayı devam ederken, çok sayıda medya organında oruç tutmanın 'yararlarına' ilişkin hekim görüşleri yayınlanıyor. Uzman sıfatıyla görüş bildiren hekimler, bilimsel bir gerçeği dile getiriyormuşçasına oruç ibadetine olumlu özellikler atfediyor. Peki gerçek ne? Tıp alanında bu yönde bilimsel araştırmalar var mı? Bir hekim bilim adına böyle açıklamalar yapabilir mi? Çanakkale Tabip Odası Başkanı Dr. Eftal Yıldırım'a sorduk...

Ramazan ayı devam ederken pek çok yayın organında orucun sağlığa "yararları" konulu yazılar, konuşmalar, söyleşiler yayımlanmaya devam ediyor.

Hekimler "uzman" sıfatıyla oruç ibadetine övgüler yağdırıyor ve bilimsel bulguları paylaşıyormuşçasına uzun uzun değerlendirmeler yapıyor.

Peki, oruç tutmak sağlıklı mı değil mi? Bu yönde yapılmış bilimsel araştırmalar var mı? Daha da önemlisi, bir hekim bilim adına bu yönde açıklamalar yapabilir mi?

Çanakkale Tabip Odası Başkanı Dr. Eftal Yıldırım'a sorduk... 

'HEKİMLER BİLİMSEL BİLGİLERİ AKTARMAK DIŞINDA TUTUM ALMAMALI'

Ramazan'la birlikte oruç tutmanın dinsel anlamının ötesinde sağlık açısından yararları olduğu hakkında haberler çıkıyor. Bilimsel doğruluğu bir yana hekimlerin bu tür yorumlar yapmasını kategorik olarak doğru buluyor musunuz?  

Benim açımdan hekimler doğru bildikleri bilimsel bilgileri aktarmak dışında bir tutum almamalıdır. Orucun, normal biyoritmi ve sağlıklı beslenme döngüsünü bozacağı, ancak bunun kişilerin kendi tercihleri olacağı ve sonuçlarına katlanacakları vurgulanabilir. Sorulduğunda, beslenme düzenine etkisi bakımından, ilgili uzmanların kanıta dayalı, bilimsel veriler ışığında yaklaşım gerekliliği vurgulanmalı. Oruç hakkında “zararlı” ya da “yararlı” gibi kesin yargılarda bulunulmamalı. Sağlıklı ve dengeli beslenmenin bozulmasının sonucunda, topluma yönelik olarak, kişilerin kendi sağlık ve hastalık durumlarında ortaya çıkabilecek olumsuzluklar konusunda uyarı yapılabilir.

Tıp alanında tartışılan bir şey mi peki bu? Yani genel kabul görmüş bilimsel doğrular olabileceği gibi bir akademik tartışma konusu olan doğrular da olabilir. Tıp camiasında bu konuda çalışmalar, tartışmalar var mı gerçekten?

Akademik olarak bazıları kendi “inançları”nı pekiştirmek amacıyla tezler ileri sürüyor ancak tartışmalar sürüyor, kesin olarak kanıtlanamadığı için… 

Dr. Eftal Yıldırım soL'un sorularını yanıtladı

'DİNCİLERE, KENDİ PROPAGANDALARINI DESTEKLEME OLANAĞI VERİLİYOR'

Bu tür yayınların, meslektaşlarınız tarafından verilen demeçlerin genel kamu sağlığı açısından tehlikeli tarafları yok mu?

Evet, bu tür tek yanlı medya yayınları, dincilere kendi propagandalarını destekleme olanağı veriyor. Zaten günümüzde yaratılan “bilimsel bilgi ve kanıta dayalı tıp karşıtlığı” ortamında, buna benzer algı yaratılmaya çalışılıyor ancak tersi görüşleri yayınlama olanağı verilmiyor.

Meslek kuruluşlarının bu konuya müdahale etmesi gerekir mi? Tabip Odası bir şey yapmayı düşünüyor mu?

Bu, bence ancak TTB’nin ve fakültelerin “etik kurul ve bölümleri” ile tıp alanındaki uzmanlık derneklerinin “kanıta dayalı tıp” bağlamında görüş bildirebilecekleri bir konudur. TTB’nin genel gündeme alarak tartışma açacağı bir konu değil. Zaten gündem de buna uygun değil. Şu sıralar Konsey’e verilen cezalara karşı çaba gösteriliyor.

Kaynak: http://haber.sol.org.tr/toplum/hekimler-oruc-sagliga-yararli-diyebilir-mi-263202

ŞEKER BİZİ ÖLDÜRÜYOR

ORUÇ TUT SIHHAT BUL

$
0
0

Prof. Dr. Sefa Saygılı' nın yazısı:

Evet, bu da oldu maalesef: İslam’ın bütün müesseselerine saldıran ateist ve laikçi çevreler bu defa İslam’ın beş şartından biri olan oruç ibadetini hedef aldılar. Üstelik bunu mübarek ayda yaptılar.

Haberi Gazetemiz Yeni Akit’ten takip edelim:

Türk Tabipler Birliği (TTB) Merkez Konseyi üyelerinden biri, İslam âleminin ibadetine dil uzatmış ve tüm tıp dünyasının aksine oruç tutmanın sağlığa zararlı olduğunu söylemiş. Orucun olan yararlarıyla ilgili, çok sayıda yerli ve yabancı tıp insanının akademik çalışmaları ve açıklamaları mevcutken bunun aksini iddia etmiş. Oruç normal biyoritmi ve sağlıklı beslenme döngüsünü bozarmış. Orucun yararlı olduğuna dair yayınları dinci medya abartıyormuş.

Sayın üyenin açıklamaları tamamen art niyetlidir, gerçekleri çarpıtmadır ve hezeyan boyutundadır. Orucun bedenimize ve zihnimize sağladığı harika yararlar saymakla bitmez. Üstelik bilimsel araştırmalar ve gözlemler gün geçtikçe de yeni faydalarını ortaya çıkarmaktadır.

Şu husus önemli: Orucu hakkıyla ancak oruç tutanlar değerlendirebilir. Ramazan ayında tutulan oruç, diyet için veya grev için yapılan açlıktan tamamen farklıdır. Çünkü oruç, sadece belirli bir süre aç ve susuz kalmak değildir; Allah’ın sağlıklı olan kullarından yerine getirmelerini farz kıldığı bir ibadettir. Biz Müslümanlar elbette zayıflamak veya daha sağlıklı olmak için değil, Allah’ın emri olduğu için O’nun rızası için oruç tutuyoruz ama şimdi bilim dünyasının da araştırmalarla ortaya koyduğu gibi oruç tutma; diyabetten, kanser ve kalp krizine kadar birçok hastalığı önlemekte etkilidir.

Elbette sağladığı orucun avantajları bu sınırlı yazıya sığdırmak mümkün değildir. Ancak Ramazan ayında hakkıyla oruç tutmanın verdiği yararların bazılarını sıralayalım:

l Oruç tutanların açlığı sadece diyabeti önlemekle kalmaz, yeni başlayan diyabeti de hafifletir ve hatta ortadan kaldırabilir. Ramazan orucu tutanlarda diyabet ve kalp hastalıklarının daha az görüldüğü bilinmektedir.

l Açlık, bağışıklık sistemini canlandırmakta ve hastalıklara karşı bünyemizi daha dayanıklı hale getirmektedir.

l Fazla kilolu ve obez kişiler kilo ve vücut yağlarını kaybetmektedirler. Kan kolesterol ve trigliseritlerinde düşme olmaktadır. Açlık dönemlerinde enerji sağlamak için kolesterol kullanılmakta, bu da muhtemelen yağ hücrelerinden gelmektedir. Bu yüzden açlık fazla kiloya karşı etkili bir çaredir.

l Özellikle yaz aylarına denk gelen ve uzun süren sıcak havalarda tutulan oruçta vücut, tüketilen suyu depolayamadığı için, böbrekler idrarla kaybedilen miktarı azaltarak mümkün olduğunca fazla su tasarrufu sağlar. Bu yüzden oluşan dehidratasyon (su kaybı) sanılanın aksine düşük olur ve iftarda yeterli ölçüde alınan sıvı ile bu telafi edilirse gündüz saatlerindeki susuzluk zarar vermez.

l Orucun günümüzün yaygınlaşan ve korkutan hastalıkları Parkinson ve Alzheimer’ı önleyici etkisi vardır.

l Yine oruç karşıtlarının beyin yeterince glikoz alamaz şeklindeki iddiaları da doğru değildir. Çünkü açlıkta enerji sağlamak için 10-12 saatte tüketilen kandaki mevcut glikozdan sonra karaciğer ve kas hücrelerinde depo edilen glikojen glikoza çevrilerek yine bu şekilde beyin yakıtsız kalmaz.

l Orucun normal biyoritmi ve sağlıklı beslenme döngüsünü bozduğu iddiası da saçma ve mantıksızdır.

l Kendisinden bu yazıda ve daima yararlandığım, fikirlerinin takipçisi olduğum değerli hocam Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta’dan bir alıntı yapmak istiyorum:

“Batı tıbbının “intermittent fasting” adıyla tanımladığı “aralıklı açlığın” sağlığımıza olan müspet tesirlerini şöyle sıralayabiliriz:

BİR: İnsülin ve leptin duyarlılığını artırıyor. Obezite ve diyabetten damar sertliği ve kansere kadar nerdeyse tüm kronik hastalıkların altında yatan esas mekanizma ensülin direncidir.

İKİ: Açlık hormonu olarak bilinen gyrelin seviyeleri azalıyor. Bu sayede yeme isteği azalıyor.

ÜÇ: Büyüme hormonu salgısı (HGH) artıyor. Sağlıklı ve dinç olmada, yaşlanmanın geciktirilmesinde bu hormonun ne kadar önemli olduğu biliniyor.

DÖRT: Oksidatif stres azalıyor. Hücrelerdeki oksijen radikallerinin birikiminin azalması protein, lipit ve nükleik asitlerin oksidasyondan zarar görmesini önlüyor.

BEŞ: Enflamasyon hafifliyor ve serbest oksijen radikallerinin hasarı azalıyor.

ALTI: Yağ yakımı artıyor.”

Gördüğünüz gibi daha yazıya giriş yapmışken yerimiz doldu. Orucun saymakla bitmeyen, kitap hacminde yararları vardır. Üstelik bu sıraladıklarımız sadece bedensel faydalarından birkaçı. Ayrıca oruç:

l Zihnimizi açar, düşüncelerimizi daha berrak hale getirir ve konsantrasyonumuzu artırır.

l Yine alkol, sigara, uyuşturucu ve kumar gibi içten kemiren tehlikeli bağımlılıklarda hem koruyucu hem de kurtarıcı etkisi büyüktür.

l Ramazan’da cinayet, yaralama, intihar oranları düştüğü gibi suç işleme sayısı da çok düşer.

l Toplumu barış, kardeşlik havası sarar. İftar etmenin, sahura kalkmanın, Rabbimizin rızası için aç kalmanın zevki ve hazzı çok büyüktür. Yani Ramazan mutluluk verir.

l Ramazan aynı zamanda yardımlaşma ve dayanışma ayıdır.

Bu konularda yapılan her araştırma Peygamber Efendimizin “Oruç tutan sıhhat bulur” sözünü ispatlamaktadır. 

Son olarak dileğimiz: Rabbim bu TTB’li benzeri art niyetli ve çarpık zihniyetli kişilere akıl fikir versin. 

Kaynak: https://www.yeniakit.com.tr/yazarlar/sefa-saygili/oruc-tut-sihhat-bul-28577.html

RAKAMLARA DEĞİL SAĞLIĞA ODAKLANMA

$
0
0

Harvard T.H. Chan School of Public Health öğrencilerinden Breanne Wilhite da tıpkı benim gibi düşünüyor.

İdeal kilo ve ideal vücut kitle endeksi gibi mefhumların yanlışlığına dikkat çekiyor.

Rakamlar ve ölçüler üzerinden sağlıklı olma yerine beslenme ve fiziki aktivite gibi doğru hayat tarzını benimsenin önemini vurguluyor.

Tıptan uzak sağlıklı hayat!

A focus on wellness, not the scale ile ilgili görsel sonucu

Breanne diyor ki:

Beslenmede, sürekli olarak “kilo” üzerine odaklandığımızda fayda yerine zarar vereceğimize inanıyorum.

Erişilmesi gereken ideal kilo ve ideal vücut kitle endeksi mesajlarını bırakmalıyız. “

Gelelim neticeye

19 yaşındaki bu öğrenci doğru yolu bulmuş, aferin.

Darısı hocalarının başına!

Kaynak: https://www.hsph.harvard.edu/news/features/breanne-wilhite-student-nutrition-wellness/


KÂĞITTAN KAPLANLAR” SÜLÜKLERİ BESLEMEYE DEVAM EDİYOR

$
0
0

Prof. Dr. Cankat Tulunay' ın yazısı: 

Türkiye yılmaz bir şavaşçısını ben kardeşimi kaybettim. Hemen her gün birkaç kez konuştuğumuz, sorunları tartıştığımız, tüm baskılar-tehditler ile dalga geçtiğimiz Levent Kamacık’ın bedeni artık aramızda değil ama kendisi her zaman yanımızda olacak. Dostları bayrağı kaldığı yerden taşımaya devam edecek “dürüst, cesur, öncü, özgür” Farmamedya ruhu devam edecek. Sahtekarlar, hırsızlar, ahlaksızlar, soyguncular ve sözde bilim adamları hiç sevinmesinler, Levent' in ruhu aramızda olacak...

Levent beni iki gün daha bekleyemedi ve ben Amerikadayken bırakıp gitti, son bir defa göremedim... Tüm dostlarının ve sevdiklerinin tekrar başı sağ olsun...

***

Pfizer’in daha önce Lustral, Celebrex, Bextra gibi ilaçlarında olduğu gibi bu sefer de Neurontin kaideyi bozmadı ve Neurontinle hastaları, doktorları, sağlık kurumlarını, bilimsel dergileri ve kamuoyunu oyuna getirdi.

Lustral olayında mahkeme incelemesi sırasında ele geçirilen gizli firma belgeleri nasıl kandırıldığımızı gözler önüne sermişti. Bu seferde Pfizer iç yazışmalarının yine mahkeme sayesinde ele geçirilmesi bütün rezilliği gözler önüne serdi. Bu yazışmaların uzmanlar tarafından incelenmesi ve uzman görüşlerine göre Pfizer Neurontini onaylanmamış endikasyonlarda kullandırmakla kalmamış, araştırmaları manüple ederek ilacın etkisizliğini gösteren araştırmaları baskılamış ve negatif yayınları durdurmaya çalışmıştır.

Pfizer aleyhine açılan davalarda sigorta şirketleri ve tüketiciler Neurontin sahtekarlığı için 4.9 milyar dolarlık dava açılmış durumda. Birt süre önce Pfizer Celebrex sahtekarlıkları için açılan davalarda anlaşma yönüne gitmiş ve 945 milyon dolar ceza ödemeyi kabul etmişti. Neurontin hakkında dava açıldığında mahkeme önce davanın reddine karar vermiş fakat daha sonra hakim 12 adet uzman raporunu görmeden karar verdiği için savcı Thomas Greene’den davaya devam etmesini istemiştir.

Geçen ay Boston bölge mahkemesi tüm dökümanları yayınlamış ve hastaların nasıl kandırıldığı ve firmanın karı için nasıl kanlarının emildiği ortaya çıkmıştır (bakınız ek1: Boston Bölge Mahkemesi dosyası). Bu dökümanlardan en çarpıcısı Neurontinin periferik nöropatide etkinliğini göstermek için yapılan 224 Nolu araştırma olarak bilinen meşhur çok merkezli Avrupa çalışmasıdır. Bu araştırma sonunda NEURONTİN’İN PERİFERİK NÖROPATİDE PLASEBODAN FARKSIZ OLDUĞU ortaya çıkmıştır.

 

Neurontin ile ilgili görsel sonucu
 

Bunun üzerine Eylül 2000'de Pfizer pazarlama üst yöneticisi (Pfizer marketing executive) John Marino, Neurontini büyük pazarlarda pazarlayan senyör pazarlamacı Angela Crespo’ya bir e-mail atarak “224 Nolu çalışmanın yayınını geciktirmeliyiz, sonuçlar pozitif değil” der. Araştırmacılar ise çalışmanın bir an önce yayınlanmasını isterler. Bunun üzerine daha büyük bir ahlaksızlık ortaya çıkar, Neurontin takım lideri Michael Rowbotham Crespoya yazdığı mailde “.. araştırmacıları merak etmeyin, önemli olan makalenin ne şekilde yazılacağı ve takdim edileceğidir. Biz hiç bir şekilde araştırmacıların bu makaleyi kendilerinin yazmasına müsaade etmeyeceğiz” der. Vay anasını sayın seyirciler.. firma etiğine dikkat!..

2002 yılında Pfizer hayalet yazarları makaleyi yazar ve iki dergiye gönderirler. Gelin görün ki iki dergide makaleleri yayınlamayı reddeder!!!..

Diyabetic Medicine dergisi editörü Simon Heller, Pfizer’e yazdığı mektupta “makalenin birçok yerinde firma taraftarlığı (bias) olduğu için” makalenin reddedildiğini bildirir. Sonunda makaleyi hiçbir dergi kabul etmeyince Pfizer 224 nolu çalışma sonuçlarını diğer çalışmalarla harmanlayarak 2003 yılında küçük bir dergide yayınlar ve bunu da promosyonlarda kullanmaktan utanmaz.

Pfizer iç yazışmalarını inceleyen uzmanlardan birisi olan Prof. Kay Dickersin (John Hopkins Bloomberg School of Public Health) incelediği 21 araştırmadan 5 tanesinin pozitif sonuca vardığını ve 4 tanesinin yayınlandığını, 16 çalışmanın ise Neurontinin etkisiz olduğunu gösterdiğini belirterek “Pfizer yanlız negatif sonuçları yayınlamamakla kalmamış, negatif çalışmaların bazılarının sonuçlarını çarpıtıp-değiştirerek sahte makale halinde  yayınlamıştır” diyerek, çok ağır bir suçlamada bulunmuştur.

Savcı Thomas Greene  Pfizer’i Neurontinin etkinliğini illüzyonla bilimsel literatüre soktuğunu belirterek  “ firma ahlaksızca (misconduct) ve etik dışı davranarak doktorların etkisiz Neurontini on milyonlarca  reçete ettirerek,  ciddi hastalığı olan hastaların sağlıklarını kaybetmeleri pahasına milyarlarca dolar kar ederek hastaları ve sigorta kurumlarını zarara uğratmıştır” diyerek suçlamıştır. ( 2004 Yılında Pfizer Neurontinle ilgili ayni suçtan (kriminal sağlık sahtekârlığı) suçlu bulunarak 430 milyon dolar tazminat ödemeyi kabul etmiştir.)

Neurontin sıklıkla off-label (endikasyon dışı) migren tedavisinde kullanılmasına rağmen konu çok tartışmalıdır. Bu konuda 12 araştırmayı değerlendiren Duke Üniversitesinden Dr. Dougla McCrory “bu çalışmalar içinde en çok dikkati çeken 2 negatif çalışmadır ve bu çalışmalar halen yayınlanmamıştır. Tek pozitif çalışma küçük ve sorulara açık bir çalışmadır”.

Bu çalışma tamamlandığında negatif sonuç çıkmış fakat 2001 yılında Journal Headache de yayınlandığında inanılmaz bir olay olmuş ve ilaç etkili bulunmuştur (Antiepileptic drugs in migrain prophylaxis, Ninan Mathew, Headache. 41: suppl.S 18-24, 2001, yazarın notu: N. Mathew tarafımızdan çok iyi tanınan, Texas ta özel bir baş ağrısı kliniği sahibi olup, Pfizer’in danışma kurulu üyesidir). Bu nasıl oldu?.

Çalışmada günde 1800-2400 mg Neurontin kullanılmıştır. Fakat yayınlanan çalışmada yanlız 2400mg kullananlar değerlendirilmiş, yarıdan fazlası 1800 mg kullanan ve etki elde edilmeyen hastalar değerlendirilmeyerek negatif olasn çalışma pozitife dönüştürülmüş ve dergide değerlendirme yapılmadan yayınlanmıştır. McCrory ye göre araştırmada inanılmaz ölçüde yanlış takdimde mevcut.

Dr. N. Mathew yaptığı savunmada ilacın yüksek dozunun etkili olması üzerine böyle bir analiz yaptığını, bazıları hoşlanmasa da bazen böyle analizler (sahtekarlıklar!!!) yapıldığını ileri sürmüş, fakat  Harvard Üniversitesi klinik araştırma analiz uzmanı Dr. Abramson “çalışma usulüne uygun yapılmamış, dergide orijinal protokole uymayan değerlendirme yapılmıştır. Çok aşikar olarak “cherry-picking” (kiraz toplama) usulü, yani datalardan işine gelenler toplanarak yapılmıştır” diyerek bu yayının kabul edilemeyeceğini belirtmiştir.

Neurontin lawsuit ile ilgili görsel sonucu

Araştırmaların nasıl manüple edildiğini ve ahlaksızlığı ortaya koyan en ciddi iddia 1998 yılında “Journal of the American Medical Association, JAMA” da yayınlanan BACKONJA araştırmasıdır (Gabapentin for the symptomatic treatment of painful neuropathy in patients with diabetes mellitus: a randomized controlled trial. M. Barkonja ve ark., JAMA, 280: 1831-1836, 1998).

Barkonja çalışması açık bir çalışma olup 3600 mg/gün Neurontin plasebo ile karşılaştırılmıştır. Gelin görün ki araştırma yayınlanırken birden çift-kör oluvermiş ve de çalışma pozitif çıkmış!!!!... California Üniversitesi biyoistatistik profösörü Nicholas Jewell çalışmayı yeniden ve dürüst olarak değerlendirdiğinde “tedavi ile ilgili santral sinir sistemi yan etkileri elimine edildiğinde ilacın iddia edilen tüm etkenliği kaybolmakta, gabepentin ağrı tedavisinde, diğer 12 çalışmada da olduğu gibi, PLASEBODAN FARKSIZ bulunmuştur.

Nöropatik ağrı tedavisinde o dönemde Pfizer tarafından desteklenen 3 çalışma yapılmış ve üçü de negatif sonuçlanmış ve ağrı tedavisinde etkisiz bulunmuştur. Bu konu Pfizer ve maalesef FDA tarafından da bilinmekteydi. Abramson, Pfizer’in kendi danışmanları “bu ilaç nöropatik ağrıda etkisiz” demelerine rağmen gözünü para hırsı kapamış Pfizer pazarlamacıları ağrı konusunda dünya çapında büyük bir pazarlama faaliyetine girerek önce doktorları, sonra hastaları kandırdığını ileri sürmüştür (Bakınız ekteki Abramson uzman raporu).

Ele geçen e-maillerde bir firma yetkilisi arkadaşına  negatif nöropatik ağrı sonuçları hakkında “sonuçlar grafik şeklinde takdim edildiğinde daha iyi görünüyor!” diyor, diğer bir Pfizer personeli araştırmacıların yazdığı makalede sonucu değiştirerek “ağrıda çok az etki” ifadesini “ağrıda daha da fazla iyileşme” şekline dönüştürüyor. Başka bir yazışmada ise “Neurontinin Pazar başarısını etkileyebilecek hiç bir yayına müsaade etmeyeceğiz” deniliyor.

Sevgili Levent oradan da görebileceğin gibi burada değişen bir şey yok. Hastaların kanını emmeye devam eden bazı firmalar, satılık ve kiralık sözde bilim adamları, vurdum duymaz bürokratlar, cehaletin önesinde aymazlar  işlerine devam ediyor. Halen etkisi olmadığı artık kesin olarak bilinen endikasyonlarda ayda 130-140 YTL harcatılarak hastalar ve SGK sömürülüyor. Senin deyiminle “Kâğıttan kaplanlar” sülükleri beslemeye devam  ediyor... Bıraktığın yerden devam edeceğiz, rahat uyu...

DEVAM EDECEK

Not:

1.Özellikle Sağlık Bakanlığı ve SGK yetkilileri ve bu ilacın avukatlığını yapanların ekteki raporları ve daha sonra yayınlayacağımız uzman raporlarını dikkatle okumalarını öneririz..

2.Pfizer Türkiye yetkililerinin konu ile ilişkili açıklamaları ektedir. Pfizer Genel Müdürü Sayın Melih Memecan ve Medikal Direktör Dr. Hüseyin Demircan' a duyarlılıklarından dolayı teşekkür ederim. Umarım onlarda bizim açıklamalarımızı dikkatle okurlar..

***

Değerli Hocam,

Melih Bey in tarafiniza gondermis oldugu cevaba ek olarak bazi bilgileri asagida bulabilirsiniz.

Neurontin ile ilgili son dönemde medyada yer alan haberlerde bahsi geçen konular halen Amerika'daki ilgili mahkemeler tarafindan degerlendirilmekte olan bir surectir.

Haber konusu olan Neurontin 224 nolu çalışmasına Pfizer Türkiye katılmamıştır ve Neurontin ile Türkiye'de Pfizer'in herhangi bir klinik çalışması yürütülmemiştir.

Farklı klinik çalışmalardan  elde edilen  bulgular  Gabapentin'in; periferik ve santral nöropatik ağrı durumlarında etkin ve güvenilir bir tedavi seçeneği olduğunu ve yaşam kalitesini yükselttiğini göstermektedir. 1-22

Güncel tedavi kılavuzlarına göre Gabapentin nöropatik ağrıda ilk tedavi seçeneği olarak önerilen bir ilaçtır. 2, 23-25

Referanslar:

1. Serpell MG and the Neuropathic Pain Study Group.  Pain. 2002;99(3):557-566.
2. Attal N. et al. EFNS Guidelines on pharmacological treatment of neuropathic pain,European J Neurology 2006, 13: 1153-1169
3. Cochrane Database of Systemic Reviews 2005 Issue.3 Art. No:CD005452
4. Yıldırım K et al The Pain Clinic 2003 Vol.15, No.3 pp.213-218
5. Haller H et al J Neural Transm 2003;110:977-981
6. Turan A et al Anesthesiology 2004;100:935-938
7. Yaksi A et al Spine 2007;32:939-942
8. Turan A et al Anesth Analg 2007;104:97-101
9. Pandey CK et al Anesth Analg 2005;101:220-225
10. Hughes RA et al Arch Neurol 2005;62:1194-1198
11. Rusy LM et al J Pain Symptom Manage 2001;21:78-82
12. Saracoglu M J Musculoskeletal Pain 2005:Vol 13(4) 27-32
13. Bone M et al Reg Anesth Pain Med 2002;27:481-486
14. Tan A et al Clin Rheumatol 2007;26:561-565
15. Vusse AC et al BMC Neurology 2004;4:13:1-9
16. Rowbotham MC Clin J Pain 2006;22:425-429
17. Attal N et al Eur Neurol 1998;40:191-200
18. Epstein B et al J Nero Rehab 1998;12:81-86
19. Solaro C et al Neurol Sci 2005;25:307-310
20. Marcus DA. Chronic Pain, Humana Press 2005, Chapter 8
21. Ross JR. et al. Journal of Palliative Medicine, 2005, Vol:8,No:6
22. Caraceni A. et al. Journal of Clinical Oncology, July 2004, Vol.22, No:14
23. Dworkin RH et al. Pain 2007,132;237-251
24. Moulin DE, Pain Res Manage Vol:12,No:1, 2007
25. Dubinsky RM et al. Neurology 2004; 63: 959-965

Saygılarımla,

Dr. Hüseyin Demircan
Medikal Direktor
Pfizer Turkiye

Kaynak: http://www.klinikfarmakoloji.com/?q=node/326

 

MİLYONLARCA İNSAN BU İLACI ALIYOR AMA İŞE YARADIĞINA DAİR YETERLİ DELİL YOK

$
0
0

25 sene önce epilepsi tedavisi için ruhsat alan gabapentin ve pregabalin bugün her çeşit akut ve kronik ağrı, sıcak basmaları, kronik öksürük ve başka bir dizi tıbbi problemlerde “off label” yani ruhsat dışı yaygın olarak kullanılıyor (1, 2).

Oysa gabapentinin FDA tarafından sadece postherpetik nevralji için ruhsatı var.

FDA, pregabalin için postherpetik nevralji, diyabetik nöropati veya omurilik hasarı ile beraber olan nöropatik ağrı ve fibromiyalji tedavisinde onay veriyor.

gabapentinoids ile ilgili görsel sonucu
 

Bu sınırlı endikasyonlara rağmen gabapentin ve pregabalin diğer çok çeşitli ağrı sendromları için ruhsat dışı kullanılmasının opioitlere alternatif arayan klinisyenlerin katkısıyla arttığı ileri sürülüyor.

Araştırmacılar, bu ilaçları ağrı tedavisinde endikasyon dışı yazan doktorların bunların faydalı olduğuna dair yeterli veri olmadığının bilincinde olmaları ve hastalarına bunların endikasyon dışı kullanımda potansiyel faydalarının kesin olmadığını açıklamaları gerektiğini bildiriyorlar.

gabapentinoids ile ilgili görsel sonucu

Gelelim neticeye

Milyonlarca insan tarafından kullanılan gabapentin etken maddeli ilacın ağrı gidermede işe yaradığına dair delil yok veya olanlar da yetersiz.

Yerinde kullanılan ilaçların türlü dertlere deva olduğuna, hayat kurtardığına hiç şüphe olmadığı gibi birçok ilacın da şirketlerin pompalamasıyla gereksiz kullanıldığı da acı bir hakikat olarak ortada.

Bu durum ciddi yan etkilerle beraber büyük ekonomik kayıplara da sebep oluyor.

gabapentinoids off the label ile ilgili görsel sonucu

Not 1: Bu yeni araştırma vesilesi ile Prof. Dr. Cankat Tulunay’ ın “Kâğıttan kaplanlar sülükleri beslemeye devam ediyor” başlıklı makalesini mutlaka okumanızı tavsiye ederim (3).

Not 2: Bu ilaçlardan gabapentin orijinal olarak Neurontin adıyla, pregabalin ise Lyrica adıyla satılıyor, her iki ilacın da çeşitli şirketler tarafından üretilen muadilleri var (4, 5).

Kaynaklar:

1.https://jamanetwork.com/journals/jamainternalmedicine/article-abstract/2728959

2.https://www.nytimes.com/2019/05/20/well/live/millions-take-gabapentin-for-pain-but-theres-scant-evidence-it-works.html

3.http://ahmetrasimkucukusta.com/2019/05/26/misafir-yazar/kagittan-kaplanlar-sulukleri-beslemeye-devam-ediyor/

4.http://www.ilacabak.com/neurontin-100-mg-20-kapsul-5006

5.http://www.ilacabak.com/lyrica-75-mg-14-kapsul-6164

ŞİRKETLER İLAÇ FİYATINI ARTIRMAK İÇİN ARALARINDA ANLAŞIYOR

$
0
0

İngiltere’ de 4 ilaç şirketi, kanunu çiğneyerek kısa adı NHS olan Devlet Sağlık Hizmetleri’ ni milyonlarca paund dolandırma teşebbüsüyle suçlanıyor.

İddiaya göre Alliance Pharma, Focus, Lexon ve Medreich isimli şirketler bulantı için kullanılan bir ilacı içlerinden sadece birinin satması ve böylece ilacın fiyatının yükselmesi için anlaştılar.

Hükumetin Rekabet ve Piyasa Otoritesi (The Government's Competition and Markets Authority (CMA), bu şirketlerin ilacın fiyatını 4 senede yüzde 700 artıracaklarını iddia ediyor.

big pharma nhs ile ilgili görsel sonucu

Şirketler suçlu bulunurlarsa hükumete 35 milyon paund ceza ödeyecekler.

Bulantı ve baş dönmesi için kullanılan prochloorperazine, geçen sene 6.2 milyon reçetede yer almıştı.

Gelelim neticeye

İlaç şirketlerinin daha çok kazanmak için kanunları delme, arkasından dolaşma teşebbüsleri bir pazarlama faaliyeti olarak değerlendirilmelidir.

Adamlar ticaret yapıyor!

Kaynak: https://www.dailymail.co.uk/health/article-7062055/Four-pharma-companies-worked-inflate-drug-price-700-just-four-years.html

İLAÇLARIN DA EŞREF SAATİ VAR

$
0
0

Tansiyon ilaçları hastalara genellikle sabah kahvaltıdan sonra verilir.

Ancak yeni çalışmalar bu ilaçların gece alınmasının bazı hastalar için daha faydalı olabileceğini gösteriyor.

Vücudumuzun kendi bir iç saati olduğunu dikkate aldığımızda ilaçların alınma zamanlarının da etkilerinin artması veya azalmasına sebep olabileceği kolayca anlaşılabilir.

Nitekim bazı araştırmalar gece yatmadan önce alınan tansiyon ilaçlarının kan basıncını düzenlemede, kalp krizi ve felçleri önlemede daha faydalı olabileceğine işaret ediyor.

İspanya’ da bir veya daha fazla tansiyon ilacı alan orta derecede böbrek hastalığı bulunan 661 kadın ve erkek üzerinde bir çalışmada katılımcıların yarısından ilaçlarını sabah yarısından ise yatmadan önce almaları istendi.

5.5 sene sonra ilaçlardan en az birini gece alanların tansiyonlarının daha iyi kontrol edilebildiği gibi, kalp krizi, felç ve kalp yetersizliği görülmesi ihtimalinin de üçte bir oranında daha az olduğu ortaya çıktı.

medicine circadian clock ile ilgili görsel sonucu

Tansiyon insanların çoğunda sabah yataktan kalktıktan sonra yükselmeye başlar ve gün ortasında zirve değerine ulaşır. Uyku sırasında tansiyon azalır, sabaha karşı 3-4 arasında ise en düşük seviyededir.

Bu düşüş “dipping” (dalma) olarak adlandırılır. Tansiyonu yüksek olanlarda gece gerçekleşen bu düşüş olmaz; bunun bir sebebi sabah alınan ilaçların etkisinin geçmiş olmasıdır.

Bu ve başka çalışmalara bakarak tansiyon ilaçlarının zamanlaması yeniden yapılmalıdır.

Tansiyon ilaçları için en önemli husus ilacın her gün mutlaka alınması, unutulmamasıdır.

Eğer sadece bir ilaç alıyorsanız doktorunuza bunu sabah mı gece mi alacağınızı danışın. Birden fazla tansiyon hapı alıyorsanız bunlardan birinin gece alınması daha anlamlı olabilir.

Bun düzenlemeyi kendi başınıza yapmayın. Doktorunuz size özel sebeplerle ilacınızı sabah almanızı istiyor da olabilir. Mesela, yaşlı kişiler bu ialçları gece aldıklarında daha dikkatli olmalıdırlar çünkü gece yarısı aniden yataktan kalkmak tansiyonun birden inmesine ve hastanın düşmesine yol açabilir.

medicine circadian clock ile ilgili görsel sonucu

Gelelim neticeye

İnsanlar gibi ilaçların da eşref saatleri olduğunu unutmayın.

Kaynak: https://www.health.harvard.edu/blog/taking-blood-pressure-pills-at-bedtime-may-prevent-more-heart-attacks-strokes-201110253668

EN KUVVETLİ ANTİOKSİDAN HEM DE BEDAVA NASIL ALINABİLİR

$
0
0

Antioksidanlar hücrelerde meydana gelen serbest oksijen radikallerini nötralize ederler yani etkisiz hale getirirler.

Bu, birçok hastalığın altında yatan temel mekanizma olan akut ve kronik enflamasyonun azalması demektir.

Sigara, hava kirliliği, ensektisit, pestisit trans yağlar, radyasyon ve diğerlerine maruz kalma sonucu oluşan serbest radikaller vücuttaki elektronları sürekli olarak azaltırlar.

antioxidants ile ilgili görsel sonucu

Dünyamızın yüzeyi, çöller gibi çok kuru alanlar dışında elektriksel olarak iletkendir ve küresel atmosferik elektriksel çevrimden dolayı da elektron desteği sürekli olarak devam eder.

Günümüzde milyonlarca insan antioksidan adı verilen ilaçlara çuvalla para ödüyor.

Oysa bu hayati antioksidanları tabii yollarla üstelik de hiç para vermeden almak mümkün.

antioxidants ile ilgili görsel sonucu

Bunun nasıl olacağını seyretmek için: https://www.youtube.com/watch?v=qqpQlqWEDj0

Okumak için: http://ahmetrasimkucukusta.com/2015/07/27/yazilar/tip-yazilari/modern-hayat/saglikli-yasamak-icin-ciplak-ayakla-topraga-basin/

Viewing all 7895 articles
Browse latest View live